31 Aralık 2010 Cuma

PRATİK I -31-12-2010

İCRA VE İFLAS HUKUKU UYGULAMALARI PRATİK KİTABI
ÇÖZÜMÜ VERİLMEYEN UYGULAMA ÖRNEKLERİ
OLAY 1’İN CEVAPLARI-31.12.2010
KISIM 1
1) İlamlı icra yoluna gidebilmek için alacaklının elinde ilam veya ilam niteliğindeki belgelerden birisinin bulunması gerekir. Ancak bu ilamın eda hükmünü içeren bir ilam olması gerekir. Hakkı’nın elindeki ilam bir tespit davası neticesinde verilmiş olan bir ilamdır. Dolayısıyla eda hükmünü içermez. Tespit davası sonucunda verilen ilam ile ilamlı icra yoluna gidilemez. Sadece tespit davasının yargılama giderlerine ilişkin kısmı konusunda ilamlı icra yoluna gidilebilir.(Burada eda davasının açılabileceği yerde tespit davasının açılamayacağını da bir not olarak düşmek gerekir. Fakat burada açılabiliyormuş gibi cevap verilebilir)
2) Genel haciz yolu ile takipte itiraz üzerine takip durur. Duran takibe alacaklının devam edebilmesi esi için iki imkan vardır. Bunlar itirazın iptali davası veya itirazın kaldırılması yoludur. İtirazın iptali davası niteliği olarak alacak davasıdır ve genel mahkemelerde itirazın tebliği tarihinden itibaren 1 yıl içinde açılması gerekir.
Soruda cebri icra prosedürü içinde ki yolu sormaktadır. Bu yol itirazın kaldırılması yoludur. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 ay içinde icra mahkemesinde itirazın kaldırılması yoluna başvurması gerekir. Alacaklı burada itirazını haklı kılacak nedenlerin ispatı için m. 68 de belirtilen belgelerden biri ile alacağını ispat ederek itirazın kaldırılmasını sağlayabilir. İlam itirazın kaldırılması için belge niteliğinde olabilir.
3) Medeni usul hukukundaki dava ehliyetinde olduğu gibi, icra takibinin taraflarının da takip ehliyetine sahip olması gerekir. Takip ehliyeti maddi hukuktaki fiil ehliyetinin icra iflas hukukunda büründüğü şekildir. Takip ehliyeti;
I. Tam takip ehliyetine sahip olanlar;
a)mümeyyiz+reşit+mahcur(kısıtlı)olmayacak
b)Kanuna ve tüzüklere göre gerekli organlara sahip olmaları ile tüzel kişiler.
II. Sınırlı takip ehliyetine sahip olanlar(Sınırlı Ehliyetsiz)
a)mümeyyiz küçükler
b)mümeyyiz kısıtlılar
Sınırlı ehliyetsizlerin kural olarak dava ve takip ehliyeti yoktur. Onlar adına mahkemelerde usul işlemleri kanuni temsilcileri olan veli, vasi ve kayyım tarafından yapılır. Ancak şu işlemler bakımından bizzat sınırlı ehliyetsizin kendisinin de dava ehliyeti vardır.
- Şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar varsa, evlenme, boşanma ve nişanlamadan kaynaklanan davalar
- Kendi başına bir Meslek ve sanat icra ediyorsa ondan kaynaklanan davalar,
- Ana-babasının tasarrufunu kendisine bıraktığı serbest mallardan kaynaklanan davalar.
III. Takip ehliyeti olmayanlar Mümeyyiz olmayanlar
Bu genel bilgilerden sonra olayımıza dönersek, olayımızda Hakkı 17 yaşındadır. Bu nedenle takip ehliyeti yoktur. Dolayısıyla takip ehliyeti olmaması nedeni ile icra müdürü hakkının takip talebini kabul etmemesi gerekir. Eğer etmiş ise bu bir şikayet nedenidir. Takip ehliyetinin olmaması kamu düzenini ilgilendiren bir şikayet sebebi olması nedeni ile süresizdir. Ancak dikkat edilirse Hakkının ev eşyaları ailesinin kendisine serbestçe tasarruf edebilmesi bırakmış olduğu mallardır. Bu nedenle sınırlı takip ehliyetine tanınan istisnanın kapsamındadır. Yani Hakkı bu mallar üzerinde tam ehliyetli gibi işlemler yapabilecektir. Dolayısıyla olayımızda Bilal şikâyet yoluna başvursa bile bu şikayet söylediğimiz nedenle reddedilmesi gerekir.
4) İcra takibi devam ederken alacaklı alacağını bir başkasına temlik ederse alacağı devralan yeni alacaklı icra takibine kaldığı yerden devam eder. Yani takip kesinleşmiş ise haciz talep edebilir, haciz yapılmış ise satış isteyebilir.
Takip sırasında borcun nakli sözleşmesi ile borçlu değişirse(borcun nakli sözleşmesi için alacaklının zaten rızası gereklidir BKm.174), eski borçlu borcundan kurtulur. Dolayısıyla takibe eski borçluya karşı devam edilemez. Bu durumda Kuru’ya göre yeni borçlu eski borçlunun yerini aldığından alacaklının icra takibine yeni borçluya karşı devam edebilmesi gerekir.(Kuru, İcra, s. 106). Alacaklıya yeni takip yapma külfeti yüklenmemelidir
Ancak Pekcanıtez’e göre bu durumda, alacaklının yeni borçluya karşı yeniden takip yapması gerekir. Mevcut takibi kaldığı yerden yeni borçluya karşı devam ettirememesi gerekir.
Bunun dışında alacaklı iradi olarak takipte taraf değiştiremez. Yani takip başladıktan sonra takibe kaldığı yerden bir başka borçluya karşı sürdüremez veya yeni bir borçluyu takibe dâhil edemez. Yeniden takip yapması gerekir.
5) Borçlunun bu durumda icra takibinin iptalini m. 71’e göre icra mahkemesinden talep etmesi gerekir. Bilal’in bu yola başvurabilmesi için elinde borçlu olmadığına ilişkin noter onaylı bir belge veya imzası ikrar edilmiş bir belge olması gerekir. Ancak adi belge altındaki imzanın inkarı halinde icra mahkemesi imza incelemesi yapamayacaktır. Bunun sebebi icra hukukunda itiraz ve itirazın kaldırılması dışında yeni bir itiraz yolu ihdas etmek istenmeyişi olabilir.
6) Burada sorulan soru Bilal’in istirdat davası açıp açamayacağı sorusudur. İstirdat davası cebri icra tehdidi altında ödenen paranın iadesi için açılan davadır. Ancak olayımızda borçlu ödeme emrine itiraz süresi içinde borçlu olmadığı bir parayı ödemiştir. Oysa itiraz ile takibi durdurma imkanı vardır. Yani bir cebri icra tehdidi altında değildir. Bu durumda borçlunun sebepsiz iktisap davası açması düşünülebilir(Kuru, Menf tespit davası ve istirdat davası, Ankara 2003, s. 241).
İstirdat davası sebepsiz zenginleşme davasından daha avantajlıdır. Çünkü sebepsiz zenginleşme davasında davacı verilen şeyin hataen verildiğini ispatlamak zorundadır. Ayrıca iade yükümü bakımından da sebepsiz iktisap davası dezavantajlıdır.
Aynı şekilde ihtiyati haciz tehdidi ile borçlu olmadığı parayı ödeyen kimsede istirdat davası açamaz. Çünkü borçluya karşı yapılmış bir icra takibi bulunmamaktadır. Borçlunun elinde teminat yolu ile ihtiyaten haczedilen malların kendi elinde bırakılmasını veya ihtiyati haczin kaldırılmasını yahut menfi tespit davası açarak teminat yolu ile takibin durdurulmasını sağlama olanaklarına sahiptir.

7) Hacze iştirak sorulmaktadır. Hacze iştirak ‘in şartları şunlardır;
-İkinci alacaklının haciz isteme yetkisini gelmiş olması gerekir.
-Öncelik şartı; İkinci alacaklının alacağının birinci alacaklının alacağından aşağıdaki tarihlerden önce doğmuş olması kuralıdır. Bu kuralının getirilme amacı kötüniyetli bazı davranışların önüne geçmektir. Düşünün ki evinize haciz geliyor bu durumda kötüniyetli olarak bir arkadaşınıza borçlanır onun takibine itiraz etmeyerek haczi kesinleştirirsiniz ve ilk yapılan hacze iştirak etmesini sağlarsınız. Bu şekilde İlk haciz sahibi alacaklının bundan zarar görmesine neden olursunuz. Tabiî ki bu şart tek başına yeterli olmayacaktır. Bu durumun yani öncelik şartının tarafların aralarında düzenleseler bile resmi bir “TARİH DAMGASININ” bulunduğu belge gerekir.
a. ilamsız takip ise ilk alacaklının takip talebinden önce
b. ilamlı takip ise ilk alacaklının o ilamı aldığı davanın açılmasından önce alacağın doğmuş olması gerekir. Bunun sebebi yani “dava tarihinden önce şartının” konulmasının sebebi basittir. Düşünün ki size bir dava açıldı ve siz bu davayı kaybedeceğinizi düşünmektesiniz. Bu durumda siz bir arkadaşınıza dava açtırarak(ilk davadan hemen sonra) ve o davadan önce arkadaşınızın açtığı davayı ilk celsede kabul ederek ikinci davanın ilk davadan önce sonuçlanmasını sağlayabilirsiniz. Böylece size o ilk davaya ilişkin bir ilamlı icra yapıldığında, ikinci alacaklı ikinci davanın daha önce sonuçlandığından bahisle hacze iştirak ederek haksız durumlara yol açabilecektir. Bu nedenle ikinci alacak( illa dava olması da gerekmez) birinci alacağın dayandığı ilamın alındığı dava tarihinden önce doğması gereklidir.
Belge şartı; kanunda bu belgelerin ne olduğu sayılmıştır. Ama dikkat ederseniz bu belgelerin ortak özelliği şudur ki, bu belgelerde bir resmi organ tarafından bir tarih damgası bulunmaktadır. Yani alacaklı ile borçlunun senet üzerinde ki tarihi serbestçe belirleyemediği durumların olması gerekir.

Olayımızda takip konusu alacağa ilişkin davasından önceki tarihli bir borç ödemeden aciz belgesine dayanan ve kesin haciz isteme yetkisinin gelmesi nedeniyle hacze iştirak mümkün gibi gözükmektedir.
Ancak olayımızda bir para haczinin söz konusu olduğuna dikkat etmemiz gerekir. Çünkü hacze iştirak en geç satım sonucu elde edilen paranın icra veznesine girinceye kadar yapılması gerekir. Oysa para hacizlerinde haczedilen paranın tahsil edildiği gün ve saatte kasaya konması gerekmektedir. Bu nedenle para hacizlerinde iştirak hakkı ortadan kalkmış olacaktır(Akcan, Recep: Hacze İştirak, Ankara 2005, s. 87; Deren-Yıldırım, yüksek lisans tezi, s. 30, Sabri Şakir Ansay, İcra hukuku, s. 123). Bu konuda öğretide, haczedilen paranın haczedildiği yerden alınarak vezneye konulmasına kadar hacze iştirakin mümkün olabileceği de kabul edilmektedir.(Yılmaz, Ejder: Hacze Takipli Katılma, AÜHFD 1973/1-4, s.271-316).
Bu doğrultuda olayımızda bir para haczi söz konusudur. o nedenle haczedilen bu paranın icra veznesine girinceye kadar(ki bu süre çok kısa bir süredir, nerdeyse icra müdürünün taksiyle icra dairesine geri gelmesi kadar geçen bir süredir denilebilir) hacze iştirak mümkün ancak vezneye girmesinden sonra hacze iştirak mümkün değildir.