11 Temmuz 2011 Pazartesi

2011- TASARRUFUN İPTALİ DAVASI

I-GENEL OLARAK

Tasarrufun iptali davası, borçlunun üçüncü kişilerle yaptığı, temelde mal kaçırma amacı güdüp alacaklıya zarar vermek kastıyla yapılan hukuki işlem­lerin iptali için, alacaklı tarafından açılan davadır.

Alacaklı davayı kazanırsa, mal üçüncü kişi elinde iken satılır ve alacaklı alacağını malın bedelinden alır.

İptal davasının hem icra hukukunda hem de iflas hukukunda açılması mümkündür.

İptal davası aynî bir dava değil, şahsi bir davadır. Bu davanın amacı ma­lın mülkiyetini borçluya geri getirmek değil, alacaklının, malı sanki borçlununmuş gibi üçüncü kişinin elinde sattırıp alacağını almaktır. Mal üçüncü kişinin elinden çıkmış ise, davanın konusunu üçüncü kişinin malın değeri oranında tazminata mahkum edilmesi teşkil eder. Ancak iptal davası üzerine, üçüncü kişi de malvarlığında ortaya çıkacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada talep edebilir. Fakat hakim iptal davası ile bu davayı ayırarak da, davaya bakabilir.

İptal davası, malı bu üçüncü kişiden almış olan diğer iyi niyetli kişilerin haklarını ihlal etmez; onların kazanımı geçerlidir. Yani dava iyiniyetli 4. Kişiye karşı açılamaz. Ancak 4. Kişi kötüniyetli ise ancak bu dava ona karşıda açılabilir[1].

İflastaki iptal davasında lehine tasarruf yapılan üçüncü kişi ölmüş ise, iptal davası onun mirasçılarına karşı açılır.

İptal davasının maddi hukuktaki butlan ve muvazaa davasından fakları ise şunlardır:

- İptal davası hukuken geçerli bir işleme karşı açılır, oysa butlan ve mu­vazaa davaları hukuken geçersiz bir işleme karşı açılır.

- İptal davasında malın mülkiyetinin el değiştirmesi amaçlanmaz, (mül­kiyet 3. kişide kalmaya devam eder) oysa davalarında malın mülkiyetinin el değiştirmesi amaçlanır (mülkiyet borçluya geçer).

- İptal davası 5 yıllık bir hak düşürücü[2] süreye tâbidir[3], oysa butlan ve muvazaa davaları hak düşürücü süreye tabi değildir[4].

- İptal davası açan alacaklının, davayı açarken borç ödemeden aciz belgesi ibraz etmesi gerekir(özel dava şartı), oysa butlan ve muvazaa davalarında böy­le bir şart söz konusu değildir.

II- İPTALE TABİ İŞLEMLER

Kanun iptale tabi işlemleri üç grup altında düzenlemiştir.

1) Bunlardan birincisi ivazsız tasarruflar (karşılıksız kazandırmalar), ya­ni bağışlardır. Buna göre mutad (alışılmış) hediyeler hariç olmak üzere, ha­cizden veya iflasın açılmasından geriye doğru son 2 yıl içinde yapılan bağış­lar iptale tâbidir.

Örnek; Geriye doğru iki yıl içindeki tasarruflar iptale tabidir. Yani en geç ; 28.04.2009

İflas tarihi (28.04.2011) .

Bu davanın açılabileceği hak düşürücü süre 5 yıldır.

Yani en geç bu dava 28.04.2014. Bu hak düşürücü sürenin başlama tarihi ise tasarufun yapıldığı tarih olup iflas tarihi değildir. Yani hak düşürücü süre 28.04. 2009 tarihinde biter. Ancak tasarruf mesela 28.04.2010 yılında yapılırsa hak düşürücü süre bu sefer 28.04.2015 yılında biter. Bu konuda aşağıda yeniden anlatılmıştır.

Hatta borçlunun yaptığı bazı işlemeler karşılıklı olsa bile bağış sayılmıştır:

-Karı koca ve üçüncü derece kan ve sıhrî hısımlar, evlatlık ile evlat edi­nen arasında yapılan karşılıklı işlemler bağış hükmündedir.

-Borçlunun kendisine veya üçüncü kişi yararına, kaydı hayat şartı ile irat, ölünceye kadar bakma sözleşmesi veya intifa hakkı kurduğu sözleşme­ler iptale tâbidir.

-Borçlunun verdiği şeyin sözleşmenin yapıldığı sıradaki değeri ile ivaz ola­rak kabul ettiği şey arasında orantısızlık bulunduğu sözleşmeler iptale tâbidir.

2) İkinci olarak, borçlunun aciz halinde[5] yaptığı bazı işlemler hacizden
veya iflasın açılmasından geriye doğruya son 1 yıl içinde yapılmış olması
şartıyla iptale tabidir. Bunlar ise:

- Para ve alışılmış ödeme vasıtaları dışında yapılan ödemeler

- Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler

- Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler

- Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere, borçlu tarafından mevcut bir borcu temin etmek için verilen rehinler

Ancak burada, bu tasarruflardan yararlanan üçüncü kişi, borçlunun aciz halinde olduğunu bilmediğini ispat ederse iptal davası reddedilir. Yani bura­da ispat yükü üçüncü kişiye yüklenmiştir.

3) Üçüncü olarak, borçlunun son 5 yıl içinde alacaklıya zarar verme kas­tıyla yapılan hileli işlemler, alacaklı tarafından ispat edildiği takdirde iptale tâbidir.

Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Bu tür İşlemlerin İptal edilebilmesi için:

1-Borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması gerekir.

İspat Kolaylığı Getiren Karineler;

-Borçlu ile tasarruf yapan 3. kişi, borçlunun karı veya kocası[6], usul veya füruu İle üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sihri hısımları, evlat edinenin veya evlatlığı İse borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği kabul edilir[7].

-Ticari işletmelerde ticari işletmelerin tamamını alan[8][9]

2- Alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan işlemlerin iptal edilebilmesi için, iptale tabi bu işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren, beş yıl içinde, borçlu aleyhine haciz veya İflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

3-Tasarrufun alacaklılarına zarar verme kastı ile yapılmış olduğunun davacı alacaklı veya iflas idaresi tarafından ispat edilmiş olması gerekir.

28.04.2011 tarihinde zarar verme kastı ile bir işlem yapıldı.

28.04. 2013 tarihinde iflas veya haciz yolu ile takip yapıldı.

Bu davada hak düşürücü süre 28.04. 2016 tarihidir. Dikkat edilirse bu süre hem hak düşürücü süre hem de haciz ve iflas yolu ile takibin yapılması gereken sürenin son günüdür. Dolayısıyla bu iki süre birbiri ile örtüşmektedir denilebilir.

Bu işlemlerin iptale tâbi olabilmesi için borçlu ile işlem yapmış olduğu üçüncü kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilerek alacaklıla­ra zarar verme kastıyla yapmış olması gerekir. Bunun ispatı alacaklıya aittir. Bu adeta torba bir hükümdür. Diğer ikisine girmeyen her şey buraya sokulabilmesi mümkündür.

Mesela bir kimse arkadaşı olan bir polis memuruna 400 bin Tl’lik evini alacaklılardan mal kaçırmak için tapuda satış göstermek suretiyle evi onun üzerine hiç bedel almadan geçirdiğini düşünün. Ancak tapuda satış olarak gösterildiği ve bedelde ödenmiş gibi yapıldığı için ivazsız tasarruf yoluna gidemiyor olabilirsiniz[10]. Ancak bir polis memurunun normal bir polis maaşı ile 400 bin tl lik evi alması hayatın olağan akışına aykırıdır. O nedenle polis memuru eğer bu evi nasıl aldığını açıklayamaz ise bu tasarruf alacaklılara zarar verme kastından dolayı iptal edilebilir. Bu açıklamayı nasıl yapabilir; polis memuru bunun kendisine miras kalan başka malları satarak aldığını söylüyor ise bunu ispat edebilir, eğer polis memuru piyangodan para çıktığını söylüyor ise bunu ispat etmek zorunda kalabilir, yani polis memuru her türlü delil ile hakimde bu evi kendi parasıyla satın aldığını ispat etmek zorundadır. aksi halde o ev iptale tabi bir tasarruf halinde gelebilir Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Bu tür İşlemlerin İptal edilebilmesi için:

III- TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ TARAFLARI

İptal davası hem hacizde hem de iptalde açıldığı için davanın tarafları da buna göre değişmektedir.

Hacizdeki iptal davasında davacı, takip alacaklısıdır. Ancak davacı alacaklının mutlaka borç ödemeden aciz belgesi ibraz et­mesi gerekir. Bu iptal davası bakımından özel dava şartı teşkil eder. Davalı ise mutlaka borçlu ve onunla işlem yapan üçüncü kişidir. Bunlar davalı tarafta şekli mecburi dava arkadaşı durumundadır.

İflastaki iptal davasını iflas idaresi açar. Elbette ki iflas idaresinden aciz belgesi istenmez. Davalı ise sadece üçüncü kişidir. Bunun sebebi de son derece basittir. Çünkü müflis iflas etmekle tasarruf yetkisi kısıtlanmış dava takip yetkisi de iflas idaresine verilmiştir. İflas idaresi masanın kanuni temsilcisi konumundadır. Dolayısıyla iflas idaresi hem alacaklıların hem de müflisin haklarını korumakla mükelleftir. Yani iflas idaresi hem davacı hem davalı olamayacağı için, iflasta iptal davası yalnızca 3. Kişiye karşı açılır.

IV- TASARRUFUN İPTAL DAVASINDA YARGILAMA USULÜ

İptal davası her şeyden önce bir davadır. Dava olması sebebiyle de zaten bu dava genel mahkemelerde açılır. Her türlü delil kullanılır. Verilen hüküm kesin hüküm teşkil etmeye elverişlidir. Daha önce anlatmış olduğumuz dava teorisi içinde söylenen şeyler burası içinde geçerlidir.

İptal davası, genel yetki kurallarına göre genel mahkemede açılır.(çünkü davadır) Yani, borçlu ile üçüncü kişi aynı yerde ikamet etmekte ise, dava, ikisinin müşterek yerleşim yerinde açılır. Bunların yerleşim yerleri farklı ise, dava bunlardan birinin yerleşim yerinde açılabilir.

Görevli mahkeme ise, kural olarak, genel mahkemeler, yani sulh veya asliye hukuk mahkemesidir. Ancak, iptal davası, hacizdeki istihkak davasına karşı, karşılık dava olarak açılırsa, hem icra mahkemesinde görülür, hem de davayı açan alacaklının aciz belgesi ibraz etmesi gerekmez.

İptal davası basit yargılama usulüne göre görülür.(basit yargılama olduğu için acele işlerden olup iflas halinde dahi iptal davası durmaz.[11])

Hakim bu davada her türlü delili serbestçe değerlendirir. (çünkü davadır). Burada üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan birisi burasıdır. Çünkü burada senetle ispat kuralı uygulanmaz. Yapılan tasarrufun hileli olduğu, ivazsız olduğu, zarar verme kastı gibi durumların ispatı hukuki fiil olmaları sebebiyle tanık dahil her türlü delil ile ispatlanmaları mümkündür.

İptale tâbi tasarruf hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi istenebilir. İptal davası, işlemin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü bir süreye tâbidir. Beş yıllık iptal davası açması süresi (m.284) ile, İİK m.278,II ve m.279,I'deki (sırasıyla iki, bir yıllık) süreler farklı (ayrı) nitelikte sürelerdir. (bu iki çeşit süreyi birbiri ile karıştırmamak g e r e k i r ) ;

Şöyle ki : İİK m.278,II ve m.279,I'deki (iki ve bir yıllık) süreler, tasarrufun iptale tâbi olma süreleridir. Yani, tasarruf m.278,II'deki iki yıl veya m.279,I'deki bir yıl içinde yapılmış ise, iptale tâbidir. Böyle bir (iptale tâbi) tasarrufun iptali için, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde iptal davası açılabilir (m.284). Buna karşılık, tasarrufun yapıldığı tarih, m.278,II'deki iki yıllık veya m.279,I'deki bir yıllık dönemlerden daha eski bir zamana rastlıyorsa,(m.284'deki beş yıllık dava açma süresi henüz geçmemiş olsa bile) iptal davası açılamaz. Çünkü, tasarruf, iki veya bir yıllık dönemlerden önce yapıldığı için, m.278 veya m.279 hükmüne göre iptale tâbi de ğ i l d i r.

Bunun gibi, m.280,I c.2'deki beş yıllık süre de, iptal davası açma süresi olmayıp, takip talebinde bulunma süresidir. Alacaklı, (m.280,I c.l'e göre) iptale tâbi olan tasarrufun yapıldığı (işlemin gerçekleştiği) tarihten itibaren, beş yıl içinde borçluya karşı icra veya iflâs takibi yapmış ise, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde iptal davası açabilir (m.284).

Alacaklı davayı kaybederse, hukuki işlemin iptale tâbi olmadığı tespit edilmiş olur. Alacaklı iptal davasını kazanırsa, mal üçüncü kişinin elinde satılır, alacaklı alacağını bu malın bedelinden alır.



[1] Davalının, borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi olmaması -dördüncü kişi olması- halinde, hakkında İİK.nun 278. maddesinin değil, İİK. 282. maddesi vasıtasıyla İİK.nun 280. maddesinin uygulanacağı, bu durumda "bu davalının kötüniyetli olduğu"nun davacı alacaklı tarafından kanıtlanması halinde lehine yapılan tasarrufun iptali gerekeceği– 15. HD. 5.7.2006 T. E:2786, K:4194

[2] Dikkat edilirse burada zamanaşımı demiyor hak düşürücü süre diyor; çünkü zamanaşımı resen incelenmez. Oysa hak düşürücü süre resen incelenir. İki süre arsındaki temel fark budur.

[3] İptal davasının, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği (ve davanın bu süre içinde açılıp açılmadığının mahkemece doğrudan doğruya araştırılacağı)–
17. HD. 19.7.2007 T. E.3044, K:2546 .

[4] Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ( butlanı ) konusu gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde oybirliği ile benimsenmiş bulunduğuna; bu nedenle hakimin muvazaayı istek olmaksızın re'sen gözönünde tutması gerektiğine; muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlemin geçerli hale gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğuna; muvaazanın gerek def'an ve gerekse dava yoluyla herzaman ileri sürülebileceğine, bir başka ifade ile muvazaa iddialarında zamanaşımı sözkonusu olmadığına göre ( Kenan Tunçomağ - Türk Borçlar Hukuku - İclt: 1, Genel Hükümler, Sayfa: 300 vd., özellikle dipnotile ilgili metin ve bu dipnotta anılan eserler ), ( Becker - Borçlar Kanunu Şerhi - 87 ), (YHGK; E. 1981/1-497, K. 1983/719, T. 22.6.1983)

[5] Burada aciz halinden kasıt borçlunun pasifinin aktifinden fazla olmasıdır(Kuru, El kitabı, s. 1203).

[6] "Borçlu" ile "eşi" arasındaki tasarrufların -İİK. 278/III-1 uyarınca- iptale tabi olduğu” 17. HD. 1.7.2007 T. E.3422, K:252

[7] "Borçlu" ile "baldızı" arasındaki tasarrufların -İİK. 278/III-1 uyarınca- iptale tabi olduğu–15. HD. 26.1.2005 T. E:2004/4752, K:262

[8] Bir ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya önemli bir kısmının -örneğin; borçlu şirketin tek malvarlığı olan taşınmazının ya da borçlu şirket adına kayıtlı iki kamyonun veya borçluya ait bir otobüsün- devir veya satışı halinde davalı satın alanların, borçlunun ızrar kastını bildiklerinin karine olarak kabul edileceği, alacaklı lehine olan bu karinenin aksinin borçlu tarafından kanıtlanması gerekeceği– 17. HD. 25.10.2007 T. E:3041, K:3211.

[9] Tasarrufa konu edilen araç, "kamyon" olup ticari işletme niteliğinde bulunduğundan, kıyasen uygulaması gereken İİK.nun 280/IV uyarınca "ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya bir kısmını devir veya satın alan kişinin borçlunun alacaklılarının ızrar kastını bildiği, borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiği" kabul olunacağından, davalı alıcının bu yasal karinenin aksini isbat edememesi ve ayrıca Borçlar Kanununun 179. maddesi uyarınca da işletmenin alacaklılarına karşı sorumlu olacağından, mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği– 15. HD. 29.11.2001 T. E:5078, K:5528

[10]Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki satışın "gerçek" bir satış ve ödenen satış bedelinin "gerçek" bir satış bedeli olduğunun -dosyadaki banka dekontundan ya da bankanın cevabi yazısından- anlaşılması halinde, açılmış olan tasarrufun iptali davasının reddi gerekeceği” 17. HD. 23.10.2007 T. E:3598, K:3170.

[11] Kuru, Baki: İcra Hukuku El Kitabı, s. 1215.


HAKAN ALBAYRAK

12-05.2011 Tarihli

S.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ İCRA VE İFLAS HUKUKU PRATİK ÇALIŞMASI

I-Olay : Bakırköy’de demir ticaretiyle uğraşan B, işlerini büyütmek için Kadıköy’de oturan A’dan 50.000 TL. borç almış ve karşılığında bir bono vermiştir. B, vadesi gelmesine rağmen borcunu ödemeyince, A alacağını tahsil etmek için 15.09.2009 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatmıştır. A’nın başlattığı takip üzerine gönderilen ödeme emri 27.09.2009 tarihinde B’ye tebliğ edilmiştir.

Sorular:

1- B, kendisine gönderilen ödeme emrine karşı,

a) Takibe konulan bonoda bedel üzerinde tahrifat yapıldığı,

b) Bononun vadesinin tanzim tarihinden evvelki bir tarihi taşıdığı

gerekçesiyle karşı koymak istemektedir. B’nin söz konusu muhalefetlerini hangi hukuki yola başvurarak ileri sürebileceğini ve başvurusunun derdest takip üzerindeki etkisinin ne olacağını çeşitli ihtimalleri göz önüne alarak ayrı ayrı açıklayınız.

2- B, kendisine karşı kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldıktan sonra menfi tespit davası açabilir mi? Açamazsa, neden? Açabilirse, bu davanın derdest takip üzerinde herhangi bir etkisi olur mu? Neden?

3- A’nın elinde adi senet bulunduğunu ve B’ye karşı genel haciz yoluyla takip başlattığını kabul edelim. B, kendisine gönderilen ödeme emrine karşı “imzaya itiraz ediyorum, kaldı ki bu itirazım kabul edilmese bile borç zamanaşımına uğramıştır” gerekçesiyle itiraz etmiştir. Bu itirazın derdest takibe herhangi bir etkisi var mıdır? Yoksa, neden? Varsa, A hangi hukukî çare veya çarelere başvurabilir? Açıklayınız.

4- A’nın talebi üzerine haciz tatbik ettirmek üzere borçlu B’nin yakın arkadaşı C’nin atölyesine gidildiğini ve B’nin işyerindeki ticarî malların önemli bir kısmının C’nin atölyesinde bulunduğunu kabul edelim. İcra müdürünün bu malları haczetmek istemesi üzerine, C söz konusu malların kendisine ait olduğunu iddia etmiştir. Bu durumda, icra müdürü ne şekilde hareket etmelidir? Bu durumda, kim, hangi sürede ne gibi işlemler yapmalıdır? Açıklayınız.

6- A’nın B’ye karşı 02.02.2009 tarihinde genel haciz yoluyla takip yaptığını, bu takipte B’nin işyerindeki kaynak makinesini 20.02.2009’da haczedildiğini ve akabinde 01.04.2009’da satılarak, satış bedeli olan 30.000 TL.’nin 08.07.2009’da icra veznesine girdiğini kabul edelim.

Bundan başka borçlu B’nin alacaklılarından D’nin, 15.000 TL.’lik alacağı için 01.09.2008’de genel haciz yolu ile takip yaptığını ve 10.03.2009’da haciz koydurduğunu,

B’nin diğer alacaklısı E’nin, 10.000 TL.’lik alacağı için 11.01.2009 tarihli adi senede dayanarak, 15.01.2009’da takip yaptığını ve 15.03.2009 tarihinde haciz tatbik ettirdiğini kabul edelim.

Alacaklılardan D, 08.08.2009 ve E ise, 20.03.2009 tarihinde hacze iştirak talebinde bulunmuştur. Bu alacaklıların hacze iştirak edip edemeyeceklerini, Kanunda öngörülen şartları dikkate alarak çeşitli ihtimallere göre ayrı ayrı açıklayınız.

7- a) A’nın borçlu B adına kayıtlı olan 200.000 TL. değerindeki bir arsa üzerine haciz koydurduğunu kabul edelim. Arsanın tapu kaydında G Bankası lehine 125.000 TL. muaccel ipotek, H Bankası lehine ise 60.000 TL. müeccel ipotek tesis edilmiştir. Borçluya ait taşınmazın satışını G Bankası’nın talep etmesi halinde, arsanın birinci ve ikinci arttırmada satılması için teklif etmesi gerekli asgari ihale bedeli ne kadardır? Açıklayınız.

b) B’nin arsası üzerine 10.10.2008 tarihinde haciz koyduran A’nın 09.09.2009 tarihinde arsanın satışını istediğini kabul edelim. Buna göre,

aa) A, ilk arttırma yapılmadan önce 12.10.2009 tarihinde satış talebini geri alırsa veya

bb) Mahcuz mal arttırmaya çıkarılmakla birlikte, gerek 12.12.2009 tarihli birinci arttırmada gerekse 22.12.2009 tarihli ikinci arttırmada satılamazsa A en geç hangi tarihe kadar yeniden satış talebinde bulunmak mecburiyetindedir? Yargıtay’ın uygulamasını da dikkate alarak ayrı ayrı açıklayınız.

8- Borçlu B aleyhine Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takip yapıldığını düşünürsek;

a-A’nın takip talebi üzerine gönderilen ödeme emrine karşı, B’nin “bononun vadesinin tanzim tarihinden evvelki bir tarihi taşıdığı” iddiasında bulunmuştur. Bu iddiasını nereye, kaç gün içinde yapması gerekir.

b- İflasın prosedürü içinde masaya dahil bulunan bir gayrimenkulün pazarlık suretiyle satışı yapılmıştır. Bu mümkün müdür? Açıklayınız?

c-Borçlu B iflas etmeden 8 ay önce evi üzerine (X) lehine ipotek tesis etmiştir. Burada hangi dava açılır. Bu davanın davacısı kimdir?

d-Alacaklılarda F kendisinin sıra cetvelinde gösterilmesi gerekirken hiç gösterilmediğini ileri sürmektedir. Bu durumda, A’nın başvurabileceği bir hukukî çare var mıdır? Açıklayınız.

e-İflas idaresi üçüncü kişi Z’nin ticarethanesinde bulunan demir işleme makinesinin Borçlu B’ye ait olduğunu iddia etmiştir. Z ise o makinelerin kendinse ait olduğunu söylemiştir. Bu durumda iflas idaresinin ne yapması gerekir?

f-iflas kararının ilanından önce borçlu B bir kısım alacaklılarına ödeme yapmıştır. Bu yapılan ödemelerin akıbeti ne olur?

g-Borçlu B’nin iflasına karar verilmesinden sonra konkordato teklif etmesi mümkün müdür? Mümkünse nasıl?

h-B’nin konkordato teklifinin kabul edildiğini, B’nin konkortado gereğince taahhüt ettiği ödemeyi alacaklılardan C’ye karşı yerine getirmediğini düşünelim. Bu durumda C ne yapabilir?

HAKAN ALBAYRAK

06-05-2011 TARİHLİ İFLAS HUKUKU PRATİK ÇALIŞMASI

OLAY: Konyalı Ali Duran, Ankaralı Ahmet Çetin’e 20. 000 TL borç vermiştir. Buna ilişkin aralarında bir bono düzenlemişlerdir. Söz konusu senet vadesinde ödenmediği gibi ayrıca Ahmet Çetin bu arada evini bir arkadaşına devretmiştir.

SORULAR:

1-Ali Duran’ın yapmış olduğu haciz yolu ile takip ederken, Ahmet’in bir başka alacaklısı, onun aleyhine iflas kararı aldırmıştır. Bu kararın Ali’nin takibine etkisine nedir. Ayrıca Ali’nin bu evin devrine karşı açmış olduğu davanın akıbeti ne olur?

2-Ahmet hakkında 06.05.2011 tarihinde iflas kararı verilmiştir. İflas kararının aşağıdaki durumlara etkisi nedir?

a-Ahmet’in iflasın açılmasından önce borçlusu Cenk’e karşı başlatmış olduğu 10. 000 TL tutarındaki genel haciz yolu ile takip.

b-İflas kararının 06.06.2011 tarihinde ilan edildiğini düşünürsek. Ahmet’in 18.03.2011 keşide 20.05.2011 vade tarihli kambiyo senedine dayanarak alacaklısı lehdar Hakkı’ya yapmış olduğu ödemenin akıbeti.

c-05.06.2011 tarihinde Ahmet’in bir borçlusunun Ahmet’e yapmış olduğu ödeme.

3- İflas idaresi yapmış olduğu sonucu bir sıra cetveli hazırlamış ve buna göre;

a-A’nın hiç alacağı olmadığı halde, onun kabulüne,

b-B’yi bulunması gereken sıradan daha sonraki bir sıraya kabulüne,

c-C’nin alacağının tamamen reddine

d-D’nin alacağının kısmen kabulü kısmen reddine

Bu kararlara karşı kimler, hangi süre içinde, nereye müracaat edecektir?

4-Aşağıda anlatılan olaydaki yanlışlıkları bulunuz. Ve doğrusunun ne olması gerektiğini belirtiniz.

“Avukat A, elindeki kambiyo senedine dayanarak, borçlu B aleyhine kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takip başlatmak istemektedir. Bunun için önce iflas dairesine giderek takip talebi açmış ve iflas talebini de içeren KSMİ yoluna ilişkin ödeme emri göndertmiştir. Borçlunun 10 gün içinde borcunu ödememiştir. Ancak 5 gün içinde borçlu icra mahkemesine giderek senedin kambiyo senedi vasfına haiz olmadığını buna rağmen kendisine kambiyo senetlerine ilişkin iflas ödeme emri gönderildiğinden bahisle şikayet yoluna gitmiştir. Ayrıca icra dairesinde de borcunu ödediğine ilişkin itiraz etmiştir. Avukat A, borçlu aleyhine iflas davası açmıştır. İflas davasına bakan mahkeme icra mahkemesinde görülen senedin kambiyo senedi vasfına haiz olup olmadığına ilişkin meseleyi bekletici mesele yapmıştır. Çünkü ancak bu senet kambiyo senedi ise takip geçerli olacak ve ancak o zaman buna ilişkin iflas davasına devam edilebilecektir gerekçesini ileri sürmüştür.

Bütün bunlar aşıldıktan sonra mahkeme 05.05.2011 tarihinde iflas kararı vermiştir. İflas kararının verilmesinden sonra dosya iflas dairesine gelmiştir. İflas dairesi iflas kararını ilan etmiştir. Daha sonrada adi tasfiyeye karar vermiş ve buna ilişkin kararı da ilan etmiştir. Bu ilandan itibaren I. Alacaklılar toplantısı ilandan itibaren10 gün içinde belirlenen yer ve saate toplanmıştır. İflas idaresine oradaki en yüksek alacak miktarına sahip alacaklı başkanlık etmiştir. Toplantı sırasında iflas idaresine için 6 aday belirlenmiş ve yapılan oylamada en yüksek oyu alan 3 aday icra mahkemesinin onayına sunulmuştur. Daha sonra seçilen bu adaylar iflas idaresi olarak yemine edip göreve başlamışlardır. Hemen 6 ay içinde yapmakla zorunlu oldukları en önemli görevleri olan sıra cetvelini hazırlamaya başlamışlardır. Bu sırada II. Alacaklılar toplantısı yapılmıştır. II. Alacaklılar toplantısında ayrıntıları ile hangi alacakları reddettiklerini hangi alacakları kabul ettiklerini tek tek izah etmişlerdir. Daha sonrada bu sıra cetvelini ilan etmişlerdir. Yapılan ilanda iflas alacaklısı C, alacağının reddedildiğinden bahisle iflas idaresi aleyhine ilanda itibaren 7 gün içinde şikayet yoluna gitmiştir. Sıra cetvelinin kesinleşmesinden sonra iflas idaresi masa mallarını satmaya başlamıştır. Ancak taşınmaz malları II. Alacaklılar toplantısında böyle bir karar alındığından bahisle açık artırma yolu ile satışa çıkarmıştır. iflas idaresi hazırlamış olduğu pay cetvelinin kesinleşmesinden sonra iflasın kapanması için iflasın açıldığı ticaret mahkemesine başvurmuştur. Ticaret mahkemesi de iflas kapatmıştır.”

HAKAN ALBAYRAK

06-05-2011 TARİHLİ İFLAS HUKUKU PRATİK ÇALIŞMASI CEVAPLARI

1-İflasın açılması ile derdest takipler durur; iflas kararının kesinleşmesi ile düşer. Müflis aleyhine takip yapan alacaklılar bundan böyle iflas alacaklısı konumundadırlar ve alacaklarını iflas masasına kaydettirmelidirler. Diğerinde ise alacaklının açabileceği davanın adı tasarrufun iptali davasıdır. İflasın açılması ile acele haller dışında derdest hukuk davaları ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonraya kadar dururlar. Bu davalar hakkında kararı verecek olan ikinci alacaklılar toplantısıdır. İptal davası kanunen basit yargılamaya usulüne tabi tutulmuştur. Yargıtay basit yargılama usulüne tabi davaları acele davalardan sayma eğilimindedir. Dolayısıyla alacaklının iflasın açılmasından önce açtığı iptal davası durmayacaktır.

2-a-Duran takipler Ahmet aleyhine yapılan takiplerdir. Ahmet’in alacaklı olduğu takipler iflasın açılması ile durmazlar. Dolayısıyla kesinleşme ile düşmezler.

b-müflis borçlunun bir kambiyo senedine dayalı olarak bir ödeme yapabilmesi için bir takım şartlar gerekir. Bu şartlardan en önemlisi arada bir cirantanın olmasıdır. ancak olayımızda Hakkı lehdardır dolayısıyla hakkıya yapılan ödeme geçersizdir.

c-Ödemenin iyiniyetli olması halinde yapılan ödeme geçerlidir. Çünkü müflise yapılan ödeme ilandan önce yapılmıştır.

3-a-dava yolu ile itiraz-15 gün-ticaret mahkemesi-davacı itiraz eden alacaklı, davalı kabul edilen alacaklı

b-şikayet-ilandan itibaren 7 gün-icra mahkemesi

c-dava yolu ile sıra cetveline itiraz-ilandan itibaren15 gün-davacı; alacağı rededilen alacaklı, davalı ise iflas idaresi.(kayıt kabul davası)

d-dava-15 gün-davacı; alacağı kısmen kabul edilen kısmen redeidlen alacaklı, davalı; iflas idaresi