SİZDEN GELEN SORULARIN CEVAPLARI
S-1) Yetki sözleşmesinin HMK’dan sonraki durumu nedir?
Yetki sözleşmesinin şartları şunlardır;
a- Yalnızca tacirler veya kamu tüzel kişileri aralarında başlayacak veya başlayabilecek bir cebri icra takibi hakkında bir veya birden fazla icra dairesini yetkili kılabilir.
b- Yetki sözleşmesi yazılı olmalıdır
c- Yetki sözleşmesi bir icra takibine ilişkin olmalı ve yetkili kılınan icra dairesi veya daireleri de belirli olmalıdır.
TARTIŞMALI HUSUSLAR;
-Yetki sözleşmesinin kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili icra dairelerinin yetkisini devam ettirip ettirmediği konusu tartışmalıydı;
Kuru’ya göre, kanunen yetkili icra dairelerinin yetkisinin devam edebilmesi için tarafların bunu sözleşmede belirtmeleri gerekir. Aksi takdirde kanunen yetkili icra dairelerinin yetkisi ortadan kalkar.
Sonuç: ;Aksi belirtilmedikçe münhasır
Doktrinde Üstündağ ise, sözleşmede münhasırlık anlaşılmadıkça kanunen yetkili diğer icra dairelerinin yetkisi ortadan kalkmaz düşüncesindedir.
Sonuç: Aksi belirtilmedikçe münhasır değil.
Yargıtay’a göre ise; yetkili icra dairelerinin yetkisi halen devam edecektir. Hatta yetkili icra dairelerinin yetkisini ortadan kaldıracak yetki anlaşması dahi yapılamaz. Dolayısıyla münhasır yetki anlaşmasına dahi karşıdır.
Sonuç: Münhasır yetki anlaşması dahi yapılamaz.
ANCAK HMK DEĞİŞİKLİĞİNDEN SONRA BU TARTIŞMA ANLAMSIZ HALE GELMİŞTİR. İCRA DAİRELERİNİN YETKİLERİ HAKKINDA YAPILACAK YETKİS SÖZLEŞMELERİNDE HMK UYGULANMALIDIR. HMK M. 17’E GÖRE ARTIK TARAFLAR AKSİNİ KARARLAŞTIRMADIKÇA DAVA (VE İCRA TAKİBİ) YALNIZCA YETKİLİ KILANAN YERDEKİ MAHKEMEDE AÇILABİLECEKTİR. YANİ HMK ARTIK YAPILAN YETKİ ANLAŞMASINI MÜNHASIR KABUL ETMEKTEDİR.
DOLAYISIYLA KURU/ARSLAN/YILMAZ’IN 25. BASKI İCRA KİTABININ 115 VE 116 SAYFASINDAKİ TARTIŞMA ARTIK GEREKSİZDİR. ANCAK DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTA KURU/ARSLAN/YILMAZ GÖRÜŞLERİ OLAN “MÜNHASIR YETKİ OLMASI GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜ” ARTIK KANUNCA KABUL EDİLMİŞTİR. DOLAYISIYLA NETİCE DOĞRUDUR. FAKAT KURU/ARSLAN/YILMAZ BU GÖRÜŞLERİNİ ESKİ KANUNA GÖRE YAPMIŞLARDI. YARGITAY’IN AKSİ GÖRÜŞTE OLMASININ SEBEBİ İSE GERÇEK KİŞİLERİN YETKİ SÖZLEŞMESİ YAPMALARININ MÜMKÜN OLMASI SEBEBİYLE “ZAYIF TARAFI KORUMAKTI”. ANCAK YENİ KANUN İLE ARTIK “ZAYIF TARAF” VARSAYIMI ORTADAN KALKTIĞI İÇİN MÜNHASIR YETKİ KANUNCA KABUL EDİLMİŞTİR. NETİCE OLARAK ARTIK BU TARTIŞMA BU AÇIDAN GEREKSİZDİR.
S-2) Mahkemeler hakkında yapılan yetki sözleşmesinin icra dairelerinin yetkisine etkisi nedir?
Bu konu doktrinde tartışmalıdır. Kuru/Arslan/Yılmaz’a göre sadece mahkemeler hakkında düzenlenmiş bir yetki sözleşmesi icra dairelerini de kendiliğinde yetkili hale getirmez. İcra dairelerinin yetkisi hakkında ayrıca bir anlaşmanın yapılması gerekir(Kuru/Arslan/Yılmaz, İcra Hukuku, Ankara 2011, s. 115 dn. 4). Ancak Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes’e göre ise mahkemeler için yapılan yetki sözleşmesi icra dairelerini de kapsaması gerekir. Çünkü uyuşmazlığın çözümü için yapılan yetki sözleşmesi sadece mahkemeden karar alınmasını değil, karardan önce veya sonra başvurulacak cebri icrayı da kapsar. (Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes; İcra Hukuku, Ankara 2008, s. 147). Nitekim Yargıtay’da bu görüştedir.(12.HD. 2.12.1985, 14115/10337) . HMK değişikliğinin bu görüşe herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.
S-3) İmzaya itiraz üzerine alacaklının gitmiş olduğu geçici kaldırma yolu, borçlunun inkar ettiği imzayı açıkça kabul etmesi üzerine geçici kaldırma kendiliğinden kesin kaldırmaya dönüşür mü?
Kuru/Arslan/Yılmaz’a göre, borçlu imzayı itiraz ile inkar etmiş olduğu imzayı icra mahkemesinde açıkça kabul ederse bununla alacaklının dayandığı senet, m. 68, I anlamında imzası ikrar edilmiş adi senet halinde gelir ve alacaklının itirazın geçici kaldırılması talebi de, kesin kaldırma talebine dönüşür. Bu durumda, borçlu başkaca borca itiraz sebeplerini icra mahkemesinde ileri sürebilir ve icra mahkemesi, bu itirazları kesin kaldırma usulüne göre inceleyerek, itirazın kesin kaldırılmasına veya kesin kaldırma talebinin reddinde karar verir(Kuru/Arslan/Yılmaz, İcra – 2011, s. 198).
Aynı şekilde Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes’e göre de imzanın ikrarı halinde geçici kaldırma kesin kaldırmaya dönüşür. Borçlunun başkaca itirazı yoksa geçici kaldırma kesin kaldırmaya dönüşür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus itiraz süresinin geçmiş olmasıdır. itiraz süresi de hak düşürücü süredir. Dolayısıyla borçlunun burada yalnızca senet metninden anlaşılabilen itirazları ileri sürebilmesi gerekir. Ancak senedin aslı icra dairesine verilmediği için senedin aslını gördükten sonra imzayı kabul ederse, bu durumda senet metninden anlaşılmayan itirazlarını da ileri sürebilmesi gerekir. (Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes, İcra- 2008, s. 193).
S-4) İtirazın iptali davasında icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz incelenebilir mi?
Borçlunun borca veya imzaya itirazının yanında icra dairesinin yetkisine de itiraz etmesi halinde, itirazın iptali yolunun tercih edilmesi halinde, mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisi hakkında bir karar verecektir (Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes, İcra- 2008, s. 170; Kuru/Arslan/Yılmaz, İcra – 2011, s. 118).
Yargıtay’da bu görüştedir. “Mahkemenin icra dairesinin yetkinse yönelmiş olan itirazı da tetkik etmesi olağandır. Gerçekte de bu yetki itirazının araştırılması sonucunda kendisinin de yetkili olup olmadığı belirlenecektir” (HGK 28.3.2001, 2001/19-267/311).
S-5) Kısmi takip yapılması sırasında fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak zorunlu mudur?
Bu husus eski HMK dönemi açısından tartışmalıydı. Dokrinde Kuru/Arslan/Yılmaz’a göre tıpkı davalarda olduğu gibi alacaklı, alacağının sadece bir kısmı hakkında takip yapabilir. Alacaklı, kısmi takip yaparken fazlaya ilişkin alacağı için takip yapma hakkını saklı tutmaz ise, alacağın takip dışı bıraktığı kısmından zımnen feragat etmiş sayılmalıdır( Kuru/Arslan/Yılmaz, İcra – 2011, s. 129). Ancak HMK değişikliğinden sonra artık bu görüş savunulamaz. Çünkü HMK’nın kısmi davayı düzenleyen 119. Maddesinin 3. Fıkrasına göre, kısmi dava açılması hainde, açıkça belirtilmedikçe, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez. Buna göre artık kısmi takip yapılması halinde de, talep edilmeyen kısımdan feragat edildiği yorumu geçerliliğini korumamaktadır.
21.01.2011
S.Ü. HUKUK FAKÜLTESİ
İCRA VE İFLAS HUKUKU DERSİ
NORMAL VE İKİNCİ ÖĞRETİM PROGRAMLARI VİZE SINAVI CEVAPLARI
CEVAP 1: Takip talebini alan icra dairesi, bir ödeme emri düzenleyerek, bunu takip talebinden itibaren en geç üç gün içinde borçluya tebliğe göndermesi gerekir (m. 61, I). (A)'nın takip talebine rağmen icra müdürü ödeme emri düzenleyip göndermiyorsa, (A), hakkın sebepsiz yere sürüncemede bırakılması gerekçesiyle, icra mahkemesinde, dilekçe ile ya da sözlü olarak şikâyet yoluna başvurmalıdır. Başvuru gerekçesi, süresiz şikâyet sebebidir (m. 16, II). şikâyet kendiliğinden icrayı durdurmaz (m. 22).
Cevap 2:
Borçlu Mehmet 7 gün içinde ödeme emrine itiraz edemeyecek ve kendisine bir vekil atayamayacak derecede ağır hasta olduğundan, iyileştikten sonra 3 gün içinde icra mahkemesine gecikmiş itirazda bulunur (m. 65). Gecikmiş itirazda bulunan ( B ), hem 7 gün içinde itiraz etmesine engel olan mazeretini ve bunun delillerini, hem de itirazını (ve sebeplerini) bildirmelidir.
Cevap 3:
a. Borçlu, kısmî itirazda bulunmak istemiştir. Ancak genel ifade kullanılarak yapılan bu itiraz geçerli değildir. Çünkü borcun bir kısmına itiraz eden borçlu, itiraz ettiği borç miktarını itirazında ayrıca ve açıkça belirtmek zorundadır. Bu halde borçlu itirazında, itiraz ettiği alacak miktarı açıkça göstermediğinden hiç itiraz etmemiş ve takip borçlu hakkında kesinleşmiş olarak kabul edilir (m. 62, IV).
b. Borçlu, takibin dayandığı adi senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ayrıca ve açıkça bildirmek zorundadır. Olayımızda imza bana ait değildir şeklindeki itiraz geçerlidir. Bu durumda takip durur. Duran takibe karşı alacaklı takibe devam etmek istiyor ise itirazın geçici kaldırılması veya itirazın iptali yollarından birine gitmesi gerekir. itirazın geçici kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde borçlunun borçtan kurtulma davası açması halinde ise itiraz ile duran takip durmaya devam eder. Alacaklı bu davanın sonucunu beklemek zorunda kalır. Borçlunun davayı kaybetmesi hainde takip devam eder. Geçici haciz yapılmış ise kesin hacze dönüşür.
c.Olayımızda yetki itirazında yapılmak istenmiştir. Ancak geçerli bir yetki itirazının yapılabilmesi için yetkili icra dairesinin de gösterilmesi gerekir. Oysa sadece “Ankara icra dairesi yetkisizdir” şeklinde bir yetki itirazı geçersizdir. Geçerli bir yetki itirazı olmadığı için hiç itiraz etmemiş sayılır ve borçlu hakkında takip kesinleşmiş olarak kabul edilmesi gerekir.
Cevap 4: Bu durum kanunda açıkça zikredilmiştir. 71/II’ye göre takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğraması halinde 33 a maddesi hükmü kıyasen uygulanır. 33 a’ya göre ise borçlunun icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını istemesi gerekir. Bu iddianın ispatı için belge göstermek zorunlu değildir.
Cevap 5:
a.Kambiyo senetlerine mahsus takipte borçlu, borçlu olmadığını 5 gün içinde, icra mahkemesine , itiraz yolu ile bildirmek zorundadır. Bu itiraz satıştan başka icra takip işlemelerini durdurmaz.
b. Burada teminat senedi olduğu iddiası vasfa ilişkindir. Çünkü burada borçlu aslında senedin teminat senedi olduğu dolayısıyla senet vasfını kaybettiğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla bu şikayet yolu ile icra mahkemesine 5 gün içinde ileri sürmek zorundadır. Bu şikayet satıştan başka icra muamelelerini durdurmaz.
Cevap 6: icra müdürünün bu işlemi doğru değildir. Çünkü hacze iştirak için ilk haciz ilamsız takip ise takip tarihinden önce kanunda sayılan belgelerden birinin bulunması gerekir. oysa ikinci alacaklının elinde kambiyo senedi vardır. Kambiyo senedi kanunda sayılan belgelerden biri değildir. Çünkü kambiyo senedi üzerindeki tarih ikinci alacaklı ile borçlu arasında serbestçe yazılabilir. İcra müdürünün bunu kabul etmesi kanuna aykırılık oluşturur. Birinci alacaklının 7 gün içinde icra mahkemesine şikayet yoluna başvurması gerekir.
Cevap 7: