28 Mayıs 2013 Salı

6352 Sayılı Kanunla İcra İflas Kanununda Yapılan Değişiklikler ve Getirdiği Yenilikler

6352 Sayılı Kanunla
İcra İflas Kanununda Yapılan Değişiklikler ve Getirdiği Yenilikler[1]
A-Genel Olarak
6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanunla, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 1, 8, 9, 13/a, 18, 32, 42, 58, 60, 67, 68, 69, 72, 82, 88, 89, 97, 99, 106, 110, 112, 114, 115, 118, 123, 124, 126, 127, 129, 150/e, 168, 169/a, 170, 171 ve 243. maddelerinde  değişiklik yapılmış, 8. maddeden sonra gelmek üzere 8/a maddesi eklenilmiş; 32, 42 maddelerine fıkra eklenilmiş, ayrıca 6352 Sayılı Kanunun 106. maddesi ile;
a) 3 üncü, 4 üncü, 9 uncu, 10 uncu, 17 nci, 21 inci, 23 üncü ila 33 üncü maddeleri ile 36 ncı ve 37 nci maddeleri, 18 inci maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin yedinci fıkrası, 38 inci maddesiyle 2004 sayılı kanuna eklenen geçici 9 uncu ve geçici 11 inci maddeleri ile 105 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi yayımı tarihinden altı ay sonra,
b) Diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği kabul edilmiştir.
I-6352 SAYILI KANUNA GÖRE 5 TEMMUZ 2012’de YÜRÜRLÜĞE GİREN MADDELER ŞUNLARDIR;
Bu hükme göre; 1, 8, 13a, 18, 32, 42, 67, 68, 68a, 69, 72, 82, 89, 99, 110, 169/a, 170. maddedeki değişiklikler, Kanunun yayımı tarihi olan 5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6352 S. K.
İİK NUMARA
DEĞİŞİKLİK METNİ
6352/1
İİK m.1
İcra müdürlerine yardımcı olacak mübaşirlerin ve hizmetlilerin ve zabıt  katibi ve mübaşirlerin adli yargı komisyonlarınca seçilmesi.
İcra müdürlerinin atanma usulü
İcra müdürünün bir yerde olmaması halinde bunların görevlerini adalet komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü veya zabıt katibi yapar.
Adalet bakanlığı icra dairelerini bir arada bulundurmaya veya aynı icra mahkemesine bağlamaya yetkilidir.

6352/2
İİK m.8
İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır.
6352/5
İİK m.13/a
Cumhuriyet savcılarınca ilk defa yapılacak teftiş sonucu düzenlenecek raporların bir örneğinin artık Adalet Bakanlığı’na gönderilmemesi.
6352/6
İİK. m. 18
İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
6352/7
İİK. m.32
Yabancı devlet aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine ilişkin icra emrinde uluslararası antlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borçlu devlete ait olan mallar hakkında cebri icra yapılabileceği hususu ayrıca ihtar edilir.
6352/8
İİK m. 42
Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz.
6352/11
İİK m.67
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.
6352/11
İİK m. 67
İtirazın iptali davasında tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/12
İİK m. 68
İtirazın kesin kaldırılmasında tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/13
İİK m. 68/a
İtirazın geçici kaldırılmasında tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/14
İİK m. 69
Borçtan kurtulma davasında tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/15
İİK m. 72
Menfi tespit davasında tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/16
İİK m. 82
*Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya,
* Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri,
* Borçlunun haline münasip evi,
* Öğrenci bursları.
* Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır
* İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.
6352/18
İİK m. 89/3
89/3 ‘deki tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/19
İİK m. 97
Tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/20
İİK m. 99
Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa, bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz
DİKKAT: Taşınırların haczini düzenleyen İİK. m. 88’deki hüküm yürürlüğe girmemesine rağmen bu hüküm yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla üçüncü şahısta haczedilen mallar bu madde gereğince 3. Kişide alacaklının onayı olmadan bırakılabilmelidir.
6352/22
İİK m. 110
Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa geri alınabilir.
Haczedilen resmi sicile kayıtlı malların, icra dairesiyle yapılacak yazışmalar sonucunda haczinin kalktığının tespit edilmesi hâlinde, sicili tutan idare tarafından haciz şerhi terkin edilir ve işlem ilgili icra dairesine bildirilir.
Birinci fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren alacaklı o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm giderlerden sorumlu olur
6352/34
İİK m 169/a
Tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
6352/35
İİK m. 170
Tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması

II-6352 SAYILI KANUNA GÖRE 5 OCAK 2013’de YÜRÜRLÜĞE GİREN MADDELER ŞUNLARDIR;
Buna karşılık, 106. maddenin a bendinde sayılan İcra ve İflâs Kanununun 8a, 9, 58, 60, 88, 89/7, 106, 112, 114, 115, 118, 123, 124, 126, 127, 129, 168, 150e, 171, 243. maddelerindeki değişiklikler ile Geçici 9 ve Geçici 11. maddeler, Kanunun yürürlük tarihi olan 5 Temmuz 2012 tarihinden altı ay sonra, yani 5 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6352 S. K.
İİK NUMARA
DEĞİŞİKLİK METNİ
6352/3
İİK m. 8/a
Elektronik işlemlere ilişkin madde (UYAP)
6352/4
İİK m. 9
İcra dairlerine yapılacak ödemelerin doğrudan banka hesap numaralarına yatırılması, İcra dairesinin ödemeyi alacaklının banka hesabına yapması
6352/9
İİK m. 58
Takip talebinin elektronik yapılabilmesi- Takip talebinin içeriğine “adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri” ifadesinin dâhil olması
6352/10
İİK m. 60
Ödeme emri ve muhtevası;
*talebin kabul edilmemesi kararının tutanağa yazılması
*alacaklının hesap numarası
*borcun icra dairesi hesap numarasına ödenmesi
6352/17
İİK m. 88
Malların satış mahalline getirilmemesi hâlinde muhafaza altına alınabilmesi veya yediemin değişikliği yapılabilmesi - Yabancı devlet başkanı, parlamento başkanı, hükümet başkanı veya hükümet üyelerini taşıyan ulaşım araçlarının muhafaza altına alınamaması - Lisanslı yediemin depoları - İcra müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk kuvvetleri tarafından yakalanan araçların, en geç üç iş günü içinde en yakın icra müdürlüğüne teslim edilmesi
(Dikkat: 3. Kişinin elindeki malın üçüncü kişide bırakılması m. 99 da yapılan değişiklik ile değerlendirilmelidir)
6352/18
İİK m. 89/7
“Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür.”
6352/21
İİK m. 106
 “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir.”
6352/23
İİK m.112
2004 sayılı Kanunun 112 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “bir ay” ibaresi “iki ay” şeklinde değiştirilmiştir.
6352/24
İİK m. 114
Satış ilanın elektronik yapılabilmesi, açık artırmaya elektronik ortamda teklif verilebilmesi
6352/25
İİK m. 115
Taşınır satışında birinci ve ikinci ihalenin elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılması ve her iki ihalede de muhammen kıymetin % 50’sinin esas alınması
6352/105
İİK m. 116
İkinci artırma
6352/26
İİK m. 118
Daire dışında tahsil edilen paraların en geç tahsilatın yapıldığı günü takip eden ilk iş günü çalışma saati sonuna kadar banka hesabına yatırılması
6352/27
İİK m. 123
Taşınmazların 2 ay yerine, 3 ay içinde satılması
6352/28
İİK m. 124
Artırma şartnamesine elektronik ortamda teklif vererek artırmaya katılacakların teminat göstermeleri gerektiği ve elektronik ortamda teklif vermeye ilişkin hususların yazılması
6352/29
İİK m. 126
Taşınmazların satışında satış ilanının elektronik ortamda da yapılabilmesi - Elektronik ortamda da teklif verilebilmesi
6352/30
İİK m. 127
Satış ilanının tebliğinde, adresin tapuda kayıtlı olmaması hâlinde, varsa adres kayıt sistemindeki adreslerin tebligat adresleri olarak kabul edilmesi
6352/31
İİK m. 129
Taşınmaz satışında birinci ve ikinci artırmanın elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılması ve her iki ihalede de muhammen kıymetin % 50’sinin esas alınması - En çok artıranın taahhüdün saklı olmaması
6352/32
İİK m.150/e
“Alacaklı, taşınır rehnin satışını ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren altı ay içinde, taşınmaz rehnin satışını da aynı tarihten itibaren bir yıl içinde isteyebilir.”
6352/33
İİK m. 168
KSMHYT’de;
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, takip talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının on gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,”
6352/36
İİK m. 171
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç olmak üzere, takip talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının beş gün içinde ödeme emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,”
6352/37
İİK m. 243
2004 sayılı Kanunun 243 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “116 ve 242 nci maddeler” ibaresi “242 nci madde” şeklinde değiştirilmiştir.
Not: İflâs idaresinin taşınır satışlarında kaldırılan 116. maddeyi (ikinci ihale) dikkate almaması

                       


III- KANUNUN YÜRÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ GEÇİCİ MADDELER
a-                 Geçici m. 9: Ödeme yapılabilmesi için ilgilisi tarafından, İcra ve İflâs Kanunu m. 9/2’nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde banka hesap numarasının bildirilmesi gerekliliği düzenleyen bir maddedir.
b-                 Geçici m. 10: Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip işlemleri hakkında değişiklikten önce hükümlerin uygulanması gerektiğini düzenleyen bir maddedir. Bu madde genel bir düzenleme olup tüm değişikliklerin zaman itibariyle uygulanmasını düzenlemiştir. Bu hüküm tereddütleri giderici nitelikte olmayıp başka yeni tereddütler doğurucu niteliktedir. Bu tereddütlerin oluşmasını engellemek için, zaman itibariyle uygulama her bir madde için özel olarak tespit edilmelidir. Bu hükmü önemi nedeniyle ayrıca inceleyeceğiz.
c-                  Geçici m. 11:  Haczedilen malların lisanslı depolarda muhafaza edileceğini, ayrıca hukuken muhafazasına gerek kalmayan malların iade edileceğini, olmadığı takdirde paraya çevrileceğini düzenleyen ve 5.1.2013 tarihinde yürürlüğe girecek 88. maddenin beşinci ve altıncı fıkrası hakkında Geçici 11. madde ile özel bir hüküm sevk edilmiştir. Tıpkı 88. maddenin beşinci ve altıncı fıkrası gibi 5.1.2013 tarihinde yürürlüğe girecek Geçici m. 11’de üç ayrı süre öngörülmüştür. Hüküm şu şekildedir: 
“Adalet Bakanlığı, 88 inci maddenin beşinci fıkrası gereğince hukuki ve teknik her türlü altyapıyı anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlar. Lisanslı yediemin depoları faaliyete geçinceye kadar o yerdeki mevcut depo ve garajlarda muhafaza işlemlerine, mevcut yönetmelik ve ücret tarifeleri çerçevesinde devam olunur. Mevcut depo ve garajlarda muhafaza edilen ancak hukuken muhafazasına gerek kalmayan malların, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde teslim alınması için icra memuru tarafından ilgilisine resen bildirim yapılır. İlgilisine tebligat yapılamazsa veya verilen süre içinde mal geri alınmazsa, üç ay içinde, 88 inci maddenin altıncı fıkrası hükmü uyarınca satış işlemi yapılır. Ancak, satış yapılamazsa Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirilecek icra müdürünün başkanlığında kaymakamlık, belediye, ilgili yer baro başkanlığı ve ticaret odası tarafından bildirilecek birer kişinin katılımıyla oluşturulacak değer tespit komisyonu tarafından tespit edilecek değer üzerinden, yedieminin alacağına mahsup için malın mülkiyeti yediemine devredilebilir; komisyon, ekonomik bir değerinin kalmadığına karar verirse mal bir tutanakla imha edilir. Satılan veya mülkiyeti devredilen malın bedelinden, muhafaza ve diğer giderler mahsup edildikten sonra varsa artan miktar talep halinde ilgilisine ödenir.”
Haczedilen malların Adalet Bakanlığı tarafından lisans verilecek depolarda muhafaza edileceğini düzenleyen İcra ve İflâs Kanunu m. 88/5, 5.1.2013 tarihinde yürürlüğe gireceğine göre, Geçici m. 11’de ifade edilen hukukî ve teknik her türlü altyapının “anılan maddenin (yani, İİK m. 88/5’in) yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde” tamamlanmasından 5.1.2014 tarihini anlamak gerekir. Mevcut depo ve garajlarda muhafaza edilen ancak hukuken muhafazasına gerek kalmayan malların teslim alınması için icra memuru tarafından ilgilisine resen bildirimde bulunması için getirilen bir aylık; ilgilisine tebligat yapılamazsa veya verilen süre içinde mal geri alınmazsa, 88. maddenin altıncı fıkrası hükmü uyarınca satış işlemi yapılması için getirilen üç aylık süre, İcra ve İflâs Kanunu m. 88/5 ve 6’nın yürürlük tarihi olan 5.1.2013’ten itibaren hesaplanmalı ve bir aylık süre için 5.2.2013; üç aylık süre için 5.4.2013 tarihi esas alınmalıdır.
d- 6352 sayılı Kanun ile üç hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.
 - m. 12: İcra ve İflâs Kanunu m. 9 gereğince ödemeler artık icra dairesinin banka hesabına yapılacağından, icra dairesinin bir para alacağına mahsuben borçlu veya üçüncü şahıs tarafından ödenen paraları (istisna: haciz esnasında yapılan ödeme) kabule mecbur olduğu ve bununla borçlunun bu miktar borcundan kurtulacağına ilişkin düzenleme 5.1.2013 tarihinden itibaren yürürlükten kalkacaktır.
 - m. 13a: İcra ve iflâs dairelerinde Cumhuriyet savcılarınca ilk defa yapılacak teftiş sonucu düzenlenecek raporların bir örneği, 5.7.2012 tarihinden sonra Adalet Bakanlığı’na gönderilmeyecektir.
 - m. 118/1 son tümce: Taşınırların satışında icra memurunun vereceği sürede ihale bedeli ödenmezse, 5.1.2013tarihinden itibaren tamamlayıcı artırma yapılmayacaktır.
Değiştirilen maddelerin zaman itibariyle uygulanmasını genel olarak tespit ettikten sonra, belki de en zor olan ve uygulamada tereddütlere yol açabilecek zaman itibariyle uygulama hakkındaki ikinci düzenlemeyi ayrı olarak değerlendirmek gerekir.
B- 6352 SAYILI KANUNUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI AÇISINDAN MADDE 10’NUN DEĞERLENDİRMESİ
            Geçici 10. Madde hükmü şu şekildedir; “Bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edilir.”. Geçici 10.madde yürürlüğe giren tüm maddeler hakkında uygulanan genel bir düzenlemedir. Geçici 10. maddede dikkati çeken özellik “takip işlemleri” kavramının kullanılmasıdır.  Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip işlemleri hakkında eski kanun hükümleri uygulanacaktır. Bu demektir ki eski kanuna ilişkin hükümler bir süre daha uygulanmaya devam edecektir.  İlk olarak şu sorular akla gelmektedir. Acaba kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip işlemlerine ilişkin hacizlerde hangi kanun hükümleri uygulanacaktır. Yahut daha önce başlatılan takip işlemlerine ilişkin olarak açılan itirazın iptali ve kesin kaldırılması davalarında hangi tazminat oranı uygulanacaktır. Özellikle kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip işlemlerinin hala devam ediyor olması nedeniyle bu sorun hal gündemdedir. Ancak takip işlemi niteliğinde sayılmayan işlemler için geçici madde 10 hükmü uygulanmayacaktır. Bu nedenle nelerin takip işlemi olup olmadığının kısaca incelenmesi gerekir.
I-Takip İşlemi Kavramı:
Gerek icra hukukunda gerekse maddî hukukta “takip işleminin” teknik bir anlamı vardır. Takibe yön ve şekil veren ve özellikle cebrî icrayı başlatmayı, ilerletmeyi ve sonuçlandırmayı hedef tutan, taraflarca veya icra organlarınca yapılan işlemlere takip işlemleri denir. Tanımdan hareketle takip işlemleri, taraf takip işlemleri ve icra organlarınca yapılan işlemler olarak ikiye ayrılabilir.
Taraf takip işlemi, icra takibinin taraflarınca takibe yön ve şekil veren, çoğunlukla da icra organlarınca işlem yapılmasını sağlamaya yönelik işlemlerdir. Alacaklının takip talebinde bulunması, haciz veya satış talep etmesi birer taraf takip işlemidir.
İcra organlarınca yapılan işlemler de takibe yön ve şekil verir. Bu işlemlerin çerçevesinin çizilmesinde İcra ve İflâs Kanunu m. 16’daki “muameleler” ifadesi yol göstericidir. Buradaki “muameleler” ifadesinin geniş olarak anlaşılması gerekir. Bu nedenle, şikâyet yolu ile iptal edilip düzeltilebilen işlemler kural olarak icra organlarınca yapılan takip işlemi olarak kabul edilebilir. Örneğin, tarafların haciz, satış talebinin reddedilmesi ya da icra memurunun takibin durdurulması gibi kararlarını da takip işlemi saymak gerekir.
İcra organlarınca yapılan takip işlemlerinin aşağıdaki özellikleri taşıyanları icra takip işlemi olarak ayrı bir kategoride incelenebilir: 
İşlem,
1) icra organları tarafından yapılmalıdır.
2) borçluya karşı yapılmalıdır.
3) cebrî icranın ilerlemesini sağlayacak, diğer bir ifade ile alacaklıyı alacağını yaklaştırıcı nitelikte olmalıdır
Geçici m. 10’da ifade edilen takip işlemi, hem taraf takip işlemlerini hem de icra organlarınca yapılan işlemleri kapsamaktadır. Bu durumda, bir taraf takip işlemi olan takip talebi ve haciz talebi de, bir icra takip işlemi olan ödeme emrinin tebliği ve haciz de geçici m. 10’un lafzına dâhildir. 
Kanunların yürürlüğü ile ilgili maddeler kanun yapımında uygulanan bir yöntemdir. Bu anlamda HMK’nın yürürlüğü ile ilgili HMK’nın 448. maddesi düzenlenmiştir. Bu iki madde karşılaştırıldığında birbirlerinden farklı oldukları görülecektir. HMK’nın 448. maddesine göre “tamamlanmamış işlemler hakkında” yeni kanun hükümleri uygulanacaktır. Oysaki geçici 10. maddeye göre “tamamlanmamış olsa bile” eski kanun döneminde başlatılan işlemlerde eski kanunu düzenlemeler uygulanacaktır. Dolayısıyla tamamlanmış işlemler ile 5.07.2012 tarihinden önce başlatılan ve halen devam eden takip işlemleri hakkında eski kanuni düzenlemelerin uygulanması gerekir[2].
Geçici 10. maddede dikkati çeken bir diğer husus ise takip kavramını değil takip işlemi kavramını kullanmış olmasıdır. Bu husus önemlidir. Çünkü bir takip, içinde birden çok takip aşamasını ve her takip aşaması da bazen içinde birden çok takip işlemini barındırmaktadır. Takibin aşamaları bakımından takip talebi ile başlayan bir takip, haciz ve satış ile devam etmekte paraların paylaştırılması ile de son bulmaktadır. Ayrıca her takip aşamasının içinde de bazen birden çok takip işlemi bulunmaktadır. Burada takip aşamalarının içindeki münferit tek tek takip işlemleri bakımından da ayrı ayrı değerlendirmeler yapmak gerekir. Bunların her biri geniş anlamda ayrı ayrı takip işlemleridir. Kanun koyucu özellikle “takip” kavramını tercih etmemiş “takip işlemi” kavramını tercih etmiştir. Aksi durum söz konusu olsaydı 05.07.2012 veya 05.01.2013 tarihinden önce başlatılan bir takip talebine tamamen eski kanun hükümleri uygulanmak zorunda kalırdı. Yeni kanunun ancak bu tarihlerden sonra başlatılan takip işlemleri için uygulanırdı. Örneğin 05.07.2012 tarihinden önce başlatılan bir takip işlemlerine yeni haciz hükümlerinin uygulanması mümkün olmazdı. Oysaki bir takip 05.07.2012 den önce başlamış olsa bile o borçlu hakkında ev eşyalarının haczinde yeni kanun hükümlerinin uygulanması gerekir. Çünkü haciz ayrı bir takip işlemidir. Hacze ilişkin takip 05.07.2012’den önce olsa bile haciz takip işlemi 05.07.2012’den sonra ise yeni kanun hükümlerinin uygulanması gerekir[3].
II- Tazminatların ve İcra Takip İşlemi Niteliğinde Olmayan İşlemlerin 6352 sayılı Kanunun Zaman Bakımından Uygulanması Açısından Değerlendirilmesi
İcra ve İflas Kanununun 1. Maddesinde icra dairelerinin teşkilatlanmasını düzenleyen 1. Madde, icra dairesinde görülen işlerin ivedi olmasını düzenleyen 18. Madde ve tazminat hükümlerini düzenleyen m. 67, 68, 68a, 69, 72, 89, 97, 169a, 170 maddeler teknik anlamda icra takip işlemi değildir. Bu nedenle geçici madde 10’nun kapsamından olmayıp derhal yeni hükümlerin uygulanması gerekir.
Bu bağlamda icra dairesinin teşkilatlanmasında takibe yön ve şekil verilmesine ve özellikle cebrî icranın başlatılması, yürütülmesi ve sonuçlandırılmasına ilişkin bir işlem tesis edilmemektedir. Bu nedenle teşkilatlanmaya ilişkin hükümlerde yeni kanun hükümlerinin uygulanması gerekir.
Aynı şekilde icra işlerinin ivedi sayılması hususu da icra takip işlemlerine yönelik bir düzenleme olmayıp daha ziyade usul hukukunu ilgilendiren bir düzenlemedir. Bu nedenle, zaman itibariyle uygulama söz konusu olduğunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 448 dikkate alınacak, ortada tamamlanmamış veya henüz yapılmamış bir işlem bulunduğundan temyiz edilmiş olsun veya olmasın 5.7.2012 tarihinden sonra icra mahkemesinin tüm kararlarında temyiz incelemesi öncelikli olarak yapılacaktır[4].
En çok tartışma yaratan konu icra inkar tazminatlarına ilişkin hükümlerde hangi tazminat oranlarının uygulanacağı meselesidir. İcra tazminatlarına hükmedilmesi bir icra takip işlemi değildir. İcra takip işlemi olan o tazminatların hükmedildiği yargılamadır. Tazminat taleplerinin kabulü ise yalnızca bir sonuçtur. Şu an uygulamada icra takip aşamalarına göre bir ayrıma gidilmektedir. Buna göre ayrım borçlunun yapmış olduğu itirazın tarihi dikkate alınarak yapılmaktadır. Borçlunun 5.7.2012’den önce yapmış olduğu itiraz üzerine alacaklının 5.7.2012’den sonra açılan itirazın iptali davasında % 40’lık, borçlunun 5.7.2012’den sonra yapmış olduğu itiraz üzerine alacaklının açmış olduğu itirazın iptali davasında % 20’lik oran uygulanmaktadır. Ancak doktrinde Pekcanıtez/Erişir buna karşı çıkmaktadır. Onlara göre geçici 10. madde takibin safhalarına göre hareket etmemektedir. Ayrıca geçici 10. Madde dışında 6352 sayılı kanunda değişikliklerin hemen uygulanması ilkesi asıldır. Bu nedenle sadece 05.07.2012 tarihinde önce açılan itirazlar üzerine açılan davalar ve itirazın kesin-geçici kaldırılması talepleri için değil, devam etmekte olan bütün davalar ve kaldırma talepleri için %20 oranında tazminatın uygulanması gerektiği fikrindedirler. Ayrıca %20 oranının uygulanması menfaatler dengesine de uygundur. Çünkü alacaklının zararının daha fazla olması halinde zaten bu fazla kısmı isteyebilmesine engel bulunmamaktadır[5].
Kanaatime göre de %20 oranının derhal bütün derdest yargılamalarda uygulanması gerekir. Çünkü daha önce başlatılan bir takip talebine borçlunun itirazını birkaç gün geçirerek yapması durumunda onu cezalandırmak anlamsızdır. Yani 05.07.2012 tarihinden önce başlatılan iki takipten birisine borçlulardan birisi 05.07.2012 tarihinden önce itiraz etse diğer borçlu ise tebliğin geç olmasından dolayı süresi içinde olsa bile 05.07.2012 tarihinden sonra itiraz etse alacaklının açacağı davadaki tazminat oranlarının farklı uygulanıyor olmasının hiçbir haklı gerekçesi olmaması gerekir.
C- 6352 SAYILI YASA İLE HACİZ BÖLÜMÜNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
6352 sayılı yasa ile İcra ve İflas Kanununun haciz bölümünde haczedilemeyen mal ve hakların düzenlendiği 82. madde de, taşınır hacizli mallar hakkında muhafaza tedbirlerini düzenleyen 88. madde de, borçlunun üçüncü kişilerde bulunan mal ve alacaklarını düzenleyen 89. madde de ve son olarak üçüncü şahsın zilyetliğini düzenleyen 99. madde de değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler sırasıyla değerlendirilecektir.
I-                   İİK m. 82’ye göre Haczedilemeyen Mal ve Haklar Üzerine Yapılan Değişiklikler
İcra ve iflas Kanununda haczedilmezliği düzenleyen 82. madde de şu değişiklikler yapılmıştır. 
İİK 82. maddenin 2 numaralı bendi daha önce;  
“Borçlunun zatı ve mesleki için lüzumlu elbise ve eşyasiyle borçlu ve ailesine lüzumu olan yatak takımları ve ibadete mahsus kitap ve eşyası” haczedilemez şeklindeydi.
Ancak yeni hüküm şu şekilde değişmiştir; “Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya” haczedilemez.
Dikkat edildiği üzere eski metin iki durumu tek bir madde de düzenlemekteydi. İlk durum borçlunun mesleğine ilişkin eşyanın haczedilememesi, ikinci durum ise borçlunun ve ailesi için gerekli yatak takımları ve ibadete mahsus eşyanın haczedilememesiydi. Yeni değişiklik ile doktrindeki eleştiriler dikkate alınarak, “mesleği için lüzumlu eşya kavramı” bağımsız olarak düzenlenmiştir. Bir evin içinde borçlu ve ailesinin yaşaması için lüzumlu eşyayı ise toplu olarak 89/3 içinde değerlendirme yoluna gitmiştir. Gerçekten eski 89/3’de düzenlenen “vazgeçilmesi mümkün olmayan mutfak eşyası”, ile eski 89/2 de düzenlenen “borçlu ve ailesi için gerekli yatak takımları ile ibadete mahsus eşyanın” ayrı maddelerde düzenlenmek yerine daha doğru bir formülasyon olan 3. Bentte bu ikisini de kapsayacak şekilde “borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya kavramı” içinde değerlendirilmesi daha doğru bir yaklaşımdır.
Borçlunun mesleği için zorunlu olan eşyanın neler olduğu yıllarca doktrin tarafından zaten sermaye – emek unsuru dikkate alınarak anlatılagelmiştir[6]. Dolayısıyla bu madde açısından denilebilir ki eskiye göre değişen hiç bir şey bulunmamaktadır. Yani bu değişikliğe dayanılarak eskiden haczedilebilen bir mal artık haczedilemeyecektir denilemez. Hangi durumda sermayenin baskın olduğu hangi durumda ise emek yoğun bir iş olduğu eskiden olduğu gibi yorum yolu ile bulunacaktır[7]. Kaldıki haczedilemeyen mal ve hakların sayma suretiyle belirlenmesi de işin doğasına da aykırıdır. Haczedilemeyen mal ve haklar zaman değiştikçe değişebileceği ve çağa uygun bir şekilde yorumlanması gerektiği de bent 4’e göre çiftçinin traktörünün haczedilip haczedilemeyeceğine ilişkin bir Yargıtay kararında da güzel bir şekilde ifade edilmiştir;  “Diğer taraftan, teknolojinin hızla gelişerek ilerlediği günümüz koşullarında sermaye unsurunun ağır bastığı değerlendirilmesinden hareketle, işlerin süratli, emniyetli ve verimlilik kıstaslarına uygun olarak sonuçlandırılması gerektiği hususu da göz ardı edilmemelidir. Bu itibarla verimliliği, kaliteyi ve karlılığı arttıran, ekonomik hayata artı değerler kazandıran teknolojideki değişimleri ve gelişmeleri sağlayan makinelerin kullanılması gerekliliği de değerlendirme kapsamına alınmalıdır. Bu bağlamda Dairemizce de içtihat değişikliğine gidilerek ekonomik hayatın sürekliliği, borçların biran evvel ödenmesinin temini gayelerine matuf olmak üzere kendisinin ve ailesinin sağlıkla yaşamlarını sürdürebilmesi, mesleğin devamı için zorunlu, vazgeçilmez, çağın koşullarına uygun alet, edevat, makine ve benzer vasıtalar makul kıstaslar dahilinde haczedilmezlik kuralı kapsamında değerlendirilmeye başlanılmıştır”[8].
Aslında genel olarak Yargıtay’ın tutumunun haczedilemeyen malların kapsamını çağın gerekliliklerine uygun biçimde genişletmeye çalıştığı şekilde algılanabilir. Ancak ilginçtir ki traktörün haczedilemeyeceğine ilişkin vermiş olduğu bu karardan dönmüştür. Yeni tarihli bir karara göre; “Zira arazi ve bu araziyi işletme için çalıştırılmasında zorunluluk bulunan çift hayvanları ve bu hayvanlar aracılığı ile kullanılabilecek ziraat aletleri sıralanmış ve bunlar birbirlerine sıkı surette bağlı tutulmuştur. “(HGK. 02.12.1972 tarih 1972/572-974 sayılı kararı). Somut olayda ise haczolunan traktör gerek HGK. kararında vurgulanan, gerekse maddede öngörülen amaca uygun olarak kullanımı ve borçlu ve ailesinin geçimi için zorunlu eşyalardan olmadığı anlaşılmaktadır”[9].
Haczedilemeyecek mallar ile ilgili yapılan değişikliklerin kamuoyuna en çok yansıyan ve en yanlış şekilde anlaşılan maddesi ise 89/3’de yapılan değişikliktir. İİK. 82. maddesinin 3. bendi daha önce  “Vazgeçilmesi kabil olmayan mutfak takımı ve pek lüzumlu ev eşyası,” nın haczedilemeyeceğinden bahsediyordu. Bu hüküm kaldırılmış ve daha kapsayıcı bir hüküm getirilmiştir. Buna göre “Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri” haczedilemez.
Bu madde kamuoyuna “ev haczinin” kalktığı artık evde bulunan eşyaların haczinin mümkün olmadığı şekilde yansımıştır[10]. Buna ilişkin yazılı ve görsel basında birçok haber yapılmıştır. Uygulamada ise bu maddenin çıkmasından sonra bir ev içinde nelerin haczedilip nelerin haczedilemeyeceğine ilişkin tereddütler yaşanmış ve halen yaşanmaktadır. Öncelikle kamuoyuna yansıyan şekliyle “ev haczinin” kalkması diye bir durum söz konusu değildir. Zaten “ev haczi” kavramının kendisi bir kere son derece yanlıştır. Ev haczi kavramı uygulamada daha çok meskeniyet iddiası çerçevesinde haline münasip evin haczedilememesi olarak algılanmaktadır. Oysa kastedilen şey ise bir ev içinde bulunan ev eşyalarının artık haczedilemeyeceğidir. Bilindiği üzere bir eve hacze gidildiğinde amaç çoğu kez evde bulunan eşyaların haczedilip satılarak alacaklının alacağını elde etmesi değildir. Çünkü evde bulunan eşyaların değeri çoğu kez fazla olmamakta hatta muhafaza ve satış masraflarını dahi karşılamamaktadır. Uygulamada ki amaç “taciz haczi” şeklinde ifade edilen borçlunun evine belirli aralıklarla gidilerek özellikle beyaz eşyalar ile koltuk takımlarının haczi suretiyle borçlunun kendisini devamlı baskı altında hissetmesi böylece borçlunun borcunu ödemesinin sağlanmasıdır. 
Peki gerçekten evde bulunan eşyaların haczi artık mümkün değil midir? Kanun lafzını incelediğimizde “Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere,” denilerek bir evde bulunan bu neviden eşyaların haczedileceği konusunda herhangi tereddüt bulunmamaktadır. Zaten bugüne kadar bu malların haczi konusunda herhangi bir tereddüt olmamıştır. Bilakis bu hükmün getirilmesi üzerine, uygulamada, yalnızca bu malların haczedilebileceği diğer hiçbir ev eşyasının haczedilemeyeceğine yönelik bir tereddüt oluşmuştur[11]. Bir ev içinde haczedilemeyecek olan mallar borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşyalardır. Eski metinde “pek lüzumlu eşya” kavramı kullanılmışken yeni metinde “pek” kelimesi kaldırılmıştır. Ayrıca 89/2 de ifade bulan “borçlu ve ailesi” yerine ise “borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri” kavramı kullanılmıştır.  Acaba “pek lüzumlu” ifadesi ile “lüzumlu” ifadesi arasında anlam açısından çok büyük bir değişikliğin olduğu söylenebilir mi? Türkçe dilbilgisi olarak “pek” kelimesi burada zarf olarak, gereken, beklenen ve alışılmış olandan çok manasında kullanılmıştı. Dolayısıyla “pek” kelimesinin çıkarılmasıyla kanun koyucunun amacının bir ev içinde haczedilecek malların sadece “lüzumlu” olmasını yeterli kabul ettiği sonucu çıkarılabilir[12]. Böylece haczedilemeyecek malların kapsamını genişletmeyi arzuladığı söylenebilir. Ancak “pek lüzumu” ile “lüzumlu” eşyalar arasında bir ayrım yapabilmek oldukça güçtür. Bu kavramın içi zaten zamana göre değişkenlik gösterecektir. Kavramın içinin yargı kararları ve doktrin tarafından doldurulması gerekir. Pekala aynı mal “pek lüzumlu” olarak kabul edilebileceği gibi “lüzumlu” olarak da kabul edilebilir. Bunu tespit etmek arasındaki farkı belirleyebilmek oldukça güçtür. Yeni lafız ile ulaşılabilecek bir yoruma kolaylıkla eski lafız ile de ulaşılabilmesi mümkündür. Ancak kanun koyucunun iradesi açısından ev eşyalarının haczinde eskiden olduğu gibi “olmazsa olmaz” yani “vazgeçilmesi mümkün olmayan” şeklinde değil, aile bireyleri ve aynı çatı altında yaşayan kimseler için sadece “lüzumlu” oldukları takdirde haczedilememesini sağlamayı amaçladığı söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında özellikle beyaz eşyalar açısında artık bunların haczi eskiye oranla daha güçleştiği söylenebilir. Nitekim İsviçre Hukuku’nda buzdolabı ve radyo eski içtihatlarda lüks sayılırken, artık vazgeçilmesi mümkün olmayan eşya olarak kabul edilmektedir.  Aynı şeyi oturma grupları açısından da söylenebilmesi mümkündür. Bunların birden fazla olması durumunda ancak bunlardan birisinin haczi mümkündür. Yeni hükümler bu çerçevede yorumlanmalıdır. Eski ve satılacak değeri olmayan evdeki halı, perde, yemek masası gibi eşyalar ile muhafaza giderleri satış bedelini ancak karşılayacak eşyalar haczedilmemeli, icra memurunun haczi yaparken alacaklı ve borçlu arasındaki menfaatler dengesini gözetmeli ve buna göre takdir yetkisini kullanmalıdır[13]. Ancak çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, televizyon konusunda her biri hakkında ayrı ayrı değerlendirmeler yapmak gerekir. Toptancı bir yaklaşımla bunların artık haczedilemeyeceği söylenmemelidir. Örneğin radyo bilgi aracı ve doğal afetler hakkında hemen bilgi alınabilmesi açısından haczedilmeyeceği kabul edilmektedir. Bir evde hem radyo, hem de televizyon var ise kanaatime göre artık icra müdürünün bunlardan birisini haczedebilmesi gerekir.
Diğer lafız değişikliği ise “borçlu ve ailesi” yerine ise “borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri” kavramının kullanılmasıdır. Bu hükümde zaten yargı kararları ve doktrin tarafından kabul edilen aile bireyleri kavramının geniş algılanması gerektiği görüşünün kanuna eklenmesinden ibarettir[14]. Bu açıdan kan bağına göre değil aynı çatı altında yaşamaya göre daha doğru bir tanımlama olmuştur. Bu nedenle aynı çatı altında yaşayan borçlunun annesinin, babasının, kayınbabası ve kayınvalidesinin, gelin ve damat, yeğen aile bireylerinden sayılacak ve onlar için lüzumlu mallarda haczedilemeyecektir.
İİK m. 82’de yapılan bir değişiklik ise; haline münasip ev haczinde parantez içinde düzenlenen, evin kıymetinin fazla olması halinde bedelinden borçluya haline münasip ev alabilecek miktarın bırakılması ifadesinin kaldırılmasıdır. Bunun sebebi kanuna eklenen ek 3. fıkra ile bu durumun genel bir düzenleme şeklinde diğer bazı maddeleri kapsayacak şeklinde düzenlenmesidir. Bunun dışında madde de yapılan bir değişiklik bulunmamaktadır.
İİK’nun 82 maddesinin birinci fıkrasının 13 numaralı bendine öğrenci burslarının haczedilemeyeceği eklenmiştir. Öğrenci bursları 5102 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanun’un 4 maddesinin ikinci fıkrasında bulunan hükme göre[15] tamamen haczedilmemekte, özel kurum ve şirketlerin öğrencilere vermiş olduğu burslar ise bu madde kapsamına girmemekteydi. İşte kanunda bir değişikliğe gidilerek artık hem devlet tarafından, hem de özel kurumlar ve kişiler tarafından verilecek bursların haczedilemeyeceği kanunda yer almıştır.
İİK’nun 82. maddesinde yapılan değişikliklerin en önemlisi maddeye eklenen yeni 3. fıkradır. Buna göre “Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır.”. Bu yöndeki bir düzenleme daha önce mesken haczi konusunda öngörülmüştü. Sadece mesken haczi konusunda konulan bu kuralın diğer maddeler içinde uygulanıp uygulanamayacağı sorun teşkil etmiş ve Yargı kararlarına da yansımıştır. Yargıtay istikrarlı bir şekilde mesleki eşyanın haczedilmezliği kuralının kamu düzeninden olduğu bu nedenle kıymetinin fazla olması halinde dahi eşyanın haczedilemeyeceğine hükmetmiştir[16]. Buna rağmen uygulamada icra müdür ve memurlarının mesken haczi için konulan bu kuralı diğer maddeler içinde uyguladıkları görülmüştür. Bu madde hükmü çoğu kez şikayet edilmediği yargı önüne taşınamamış  ve sanılanın aksine bu durum yerleşik bir görüş gibi algılanmıştır. İşte eklenen bu fıkra ile bu karmaşaya son verilmek istenmiştir. Buna göre birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır. Ancak atıf yapılan bu maddeler yine sınırlı şekilde sayılarak düzenlenmiştir. Bunun anlamı atıf yapılan maddelerin dışında icra memurunun bu kuralı uygulamasının mümkün olmamasıdır. Özellikle eski kanun döneminde yalnızca mesken haczi için konulan bu hükmün mesleki eşyanın haczinde uygulanmasının mümkün olmadığını belirttiğine göre aynı yorum yöntemi halen devam edecektir. Sadece uygulama kapsamı genişlemiştir. Bu anlamda artık mesleki eşyanın haczinde o mesleki eşyanın bedelinin fazla olması durumunda satılarak haline münasip kısmı ihtiyacını karşılaması için borçluya bırakılabilecektir (m.89/I-2). Bu durum borçlunun çiftçi olması durumundaki zaruri arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları içinde geçerli olacaktır. Böylece uygulamada yanlış bir şekilde yapılan traktör hacizlerinde kıymeti fazla traktörün satılarak bir kısmının borçluya bırakılması durumu da yasallaşmış olacaktır. Bu birinci fıkranın bağ ve bahçe yetiştiriciliğini düzenleyen 7 bendinde ve mesken haczini düzenleyen 12. bendinde de geçerli olacaktır. Ancak dikkati çekmek istediğim husus bu fıkranın 3. bend için uygulanamayacağıdır. Yani borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşyanın haczinde, eşyanın değerinin fazla olması halinde bedelinden münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi için borçluya bırakılması mümkün değildir. Örneğin bir televizyonun haczinde televizyonun fiyatının çok yüksek olması durumunda bunun satılarak bedelinin bir kısmının borçluya daha düşük kıymette televizyon olması bırakılması mümkün olmayacaktır. Ancak bu söylediğim husus televizyonun haczedilip haczedilemeyeceği tartışması dışındadır. Eğer televizyon lüzumlu bir eşya kabul edilecek ise tamamı haczedilemeyecek yok eğer lüzumlu olarak kabul edilmez ise de tamamı haczedilebilecektir. Bu husus fıkra bir bent 3 anlamındaki diğer eşyalar içinde geçerli olmalıdır.
İcra ve İflas Kanunu madde 82’ye eklenen yeni bir fıkra ise haczedilmez malların niteliğinin tespitinde icra memurunun takdir hakkının olduğunun vurgulanmasıdır. Bu durumda uygulamada sorun olmuş ve mesken haczi çerçevesinde yargı kararlarına yansımıştır. Yargıtay’a göre, icra müdürünün borçlunun evinin haczedilemeyeceğine kendisi karar veremez. İcra müdürünün meskeniyet iddiasında bulunulan evi haczetmesi bunun üzerine borçlunun evinin haczedilemeyeceğini icra mahkemesine şikayet etmesi gerekirdi[17]. Bu uygulama teorik açıdan doğru olmasa bile pratik açıdan ihtiyaçları karşılaması sebebiyle isabetli olarak görülüyordu[18]. Ancak öteden beri doktrin tarafından eleştirilen Yargıtay’ın bu tutumu kanun değişikliği ile geçersiz hale gelmiştir. Bundan böyle bir malın haczedilip haczedilemeyeceğine icra memuru karar verecek, bu takdir yetkisi aleyhine olan taraf ise şikayet yoluna başvurabilecektir.
II-                Mahcuz Malların Muhafaza Tedbirlerini Düzenleyen 88. Maddede ve Üçüncü Şahsın Zilyetliğini Düzenleyen 99. Maddede Yapılan Değişikliklerin Değerlendirilmesi
İİK’nun 88. maddesinde yapılan değişiklik ile üçüncü şahsın elinde bulunan taşınır mallar haczedilince, üçüncü şahsın kabulü halinde üçüncü şahsa yediemin olarak bırakılır. Bilindiği üzere İİK m. 88,II c. 3’de yer alan “alacaklının muvafakati ve” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 12.1.2012tarih ve 2010/90, 2012/4 sayılı karar ile iptal edilmişti[19]. Böylece bu husus 6352 sayılı yasa ile Anayasanın iptal kararı ile uyumlu hale getirilmiştir.
İİK’nun 88. Maddesini, 99. Maddede yapılan değişiklik ile birlikte değerlendirmek gerekir. İİK’nun yeni 99. maddesinde daha önce mevcut olmayan iki durum düzenlenmiştir. Buna göre haczedilen şeyin üçüncü şahsın elinde olması durumunda bu kişinin yedi eminliği kabul etmesi halinde muhafaza altına alınamaz. Bu düzenleme 88. maddenin az önce bahsettiğimiz düzenlemesi ile aynıdır. Kanun koyucunun iki aynı hükmü farklı maddelerde düzenlemesi gereksiz olmuştur. Diğer bir yenilik ise istihkak davasının açılması durumunda haczedilen mala ilişkin olarak takibin durup durmayacağının hakimin takdirinden çıkartılmasıdır. Buna göre madde 99’a göre alacaklı tarafından açılan istihkak davasında dava sonuçlanıncaya kadar haczedilen malın satışı yapılamayacaktır. Mülkiyet karinesi lehine olan 3. Kişinin elinde haczedilen malın istihkak davası sonuçlanıncaya kadar satılamayacağı kuralı yerinde bir düzenleme olup mülkiyet hakkını da koruyucu mahiyettedir.
İİK’nun 88. maddesinde yapılan bir diğer değişikliğe göre; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası andlaşma hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yabancı devlet başkanı, parlamento başkanı, hükümet başkanı veya hükümet üyelerini taşıyan ulaşım araçları, bu kişiler Türkiye’de bulundukları sürece, muhafaza altına alınamaz ve yediemine bırakılamaz. Dikkat edilirse burada araçların haczi mümkün olup muhafaza tedbirinin uygulanması yasaklanmıştır[20]. Bu maddeyi de İİK m. 32 ve 42 ile birlikte değerlendirmek gerekir. İİK m. 32’ye göre “Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz”. Ayrıca İİK m. 42’ye göre ise “Yabancı devlet aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine ilişkin icra emrinde uluslararası antlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borçlu devlete ait olan mallar hakkında cebri icra yapılabileceği hususu ayrıca ihtar edilir”.
Bu konuda diğer bir değişiklik ise haczedilen malların muhafazasının lisanslı yediemin depolarının bırakılacak olmasıdır. Uygulamada bazı yediemin depolarının gerekli altyapı ve donanıma sahip olmadan uygunsuz fiziki ortamlarda hizmet verdiği, bu depolarda bulunan malların muhafazasında ve denetiminde büyük zorluklar yaşandığına yönelik şikâyetler bulunmaktaydı. Ayrıca, uygulamada yasal bir düzenleme bulunmaması nedeniyle denetimsiz çalışan yediemin depolarına hukukî bir altyapı hazırlanması ve bu depoların daha verimli işletilebilmesi amacıyla, hacizli malların Adalet Bakanlığına ait yediemin depolarında veya bu Bakanlık tarafından işletme yetki belgesi verilen gerçek veya tüzel kişilere ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilmesi hükme bağlanmaktadır[21]. Bu maddeyi de geçici 11 ile birlikte değerlendirmek gerekir[22].
İİK’nun 88. maddesine eklenen son fıkra ile uygulamada bulunan bir sorun halledilmeye çalışılmıştır. Buna göre icra müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk kuvvetleri tarafından yakalanan araçlar, en geç üç iş günü içinde en yakın icra müdürlüğüne teslim edilir. Aracı teslim alan icra müdürlüğü, aracın yakalanmasını isteyen icra müdürlüğüne bildirimde bulunur. Böylece hacizli motorlu araçların kolluk kuvvetleri yakalanması durumunda, aracı uygun koşullarda muhafaza edebilmek amacıyla, teslimin deposu bulunan en yakın icra müdürlüğüne yapılması amaçlanmıştır.
III-             Borçlunun 3. Kişilerde Bulunan Mal ve Alacaklarının Haczini Düzenleyen 89. Maddede Yapılan Değişiklikler.
Uygulama açısından son derece büyük bir problem teşkil eden haciz ihbarnamelerinin şubelere tek tek ihbar edilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır[23]. Buna göre artık “Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür.”.
Bu değişiklikten sonra haciz ihbarnamesi bir tüzel kişinin tüm şubelerini kapsayacak biçimde merkezine gönderilirse, beyanda bulunma yükümlülüğü sadece ihbarnamenin yapıldığı merkeze ait olmayıp, tüm şubeler araştırılarak cevap verilmelidir. Bu hüküm özellikle bankalar açısından önemlidir. Bankaların verecekleri cevabın tüm şubeleri kapsayacak şekilde olması gerekir. Ancak ihbarname sadece merkez veya şubeye gönderilmiş ise bu takdirde beyanda bulunma yükümlülüğü sadece merkez veya şube esas alınarak yapılacak tüm şubeler dikkate alınmayacaktır. Bu yüzden gönderilecek ihbarnameleri dikkat edilmesi gerekir. Merkeze veya bölgeye bağlı tüm şubeler konusunda bilgi istendiği özellikle belirtilmelidir. Aksi takdirde istenilen cevap ve ona bağlı yaptırım söz konusu olmayabilir.
D-  SATIM KONUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
            6352 sayılı kanun ile İcra ve İflas Kanununun satımı düzenleyen maddelerinden olan m.106, m.110, m.112, m.114, m.115, m. 116, m. 118, m.124, m.126, m. 129, m.150/e, m. 243 maddelerinde değişikliklere gidilmiştir. İcra ve İflas Kanununun en çok değişen hükümleri aslında bu bölümdedir. Bu değişikliklerin genel amacı satım isteme sürelerinin kısaltılması, satımların elektronik ortamda yapılması ve ihale bedelinin daha aşağı bir orana çekilmesidir.
İİK’nun 106. Maddesine göre satım isteme süresi, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir. Bu hüküm ile birlikte alacaklıların haciz olunan malları bir önce satışını istemelerinin sağlanması hedeflenmiştir. Bu hükmün m. 110 ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Buna göre süresinde satış istenmez ise haciz kalkar. Aynı şekilde satış istenmesine rağmen daha sonra geri alınıp aynı süre içinde yenilenmez ise veya satış giderleri 15 gün içinde depo edilmezse yine o mal üzerindeki haciz kalkacaktır. Satış talebinin geri alınmasından sonra acaba süre yeniden mi başlayacaktır yoksa kalan süreden devam mı edecektir? Yargıtay eski kararlarında yeni bir satış isteme süresinin başlayacağını savunmaktaydı[24]. Doktrin tarafından bu husus eleştirilmiş ve satım isteme sürelerinin taraflar bakımından kesin olması nedeniyle sürenin yeniden başlamaması gerektiğini savunulmuştur[25]. Ancak Yargıtay’ın yeni kararlarında, yeni bir satış süresinin işlemeyeceğini kabul etmektedir[26]. Aksi halde satış isteme sürelerinin hak düşürücü olmasının bir anlamı kalmaz.
Sürenin geçmesi ile haciz düşer icra takibi ve takip dosyası derdest kalmaya devam eder. Bu sebeple haciz kalkmış olsa bile daha sonra hacizden önceki işlemleri yenilemeye gerek kalmadan, sadece haciz talebinin yenilenmesi yeterli olacaktır. Ancak Yargıtay’ın burada 78. Maddenin beşinci fıkrasına göre yenileme talebini gerekmediği ve bunun borçluya tebliğine gerek olmadığı yönünde kararları bulunmaktadır[27]. Ancak kanaatimizce süresinde satış istenmemesi üzerine haciz kalktığı için alacaklının yenileme talebinde bulunması ve bunun borçluya tebliğ gerekmektedir[28].
İİK’nun 112. Maddesine göre, taşınır mallar satış talebinden nihayet “iki ay” içinde satılır. Bu şekilde icra müdürünün 3 ay içinde satımı gerçekleştirme süresi satım isteme süresine paralele biçimde kısaltılmıştır. Bu süre düzenleyici bir süre olup icra dairesine hitap etmektedir. İcra memurunun sürenin geçmesinden sonra da yapmış olduğu satış geçerlidir.
6352 kanun ile satımın elektronik ortamda da yapılabilmesi mümkün hale gelmiştir. Buna göre satımı 3 aşaması bulunmaktadır.
1.      Aşama: Artırmaya hazırlık aşaması
Satış ilanının elektronik ortamda yapılabilmesi imkanı getirilmiştir.(m.114). Böylece malın gerçek değerinde satılmasını sağlanabilecektir.
2.      Aşama: Elektronik ortamda teklif verme aşaması
6352 sayılı yasa ile birlikte artık alıcı ihalenin yapıldığı yere gelmeden satılığa çıkarılan malı satın almak üzere elektronik ortamda pey ileri sürebilecektir.(İİK m. 114). Ancak elektronik ortamda pey sürebilmek için bir teminat yatırma zorunluluğu artık taşınırlar içinde getirilmiştir. 
Elektronik ortamda teklif verme, birinci ihale tarihinden on gün önce başlar, ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer; ikinci ihalede ise elektronik ortamda teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci gün başlar, en az on gün sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde ellisinden az olamaz; teklif vermeden önce, haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde teminat gösterilmesi zorunludur.
3.      Aşama: Fiziki olarak satışın yapılması
Fiziki satış elektronik ortamda teklif edilen en yüksek bedel üzerinden başlayacaktır. Satışa çıkarılan taşınır üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarıdaki fıkrada yazılı oranda ise, artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat aranmaz. Bu husus 6352 sayılı Kanunla açıklığa kavuşturulmuştur.
Satımın gerçekleştirilebilmesi için bedelinin malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması gerekir.
Malın tahmin edilen bedeli icra memuru tarafından belirlenir. Buna karşı genel hükümlere karşı ikayet yoluna başvurlabilir. Ancak taşınmaz satımındaki kıymet takdirine itiraz hükmü burada uygulanmaz(İİK m. 128/a).
Eğer alıcı çıkmaz veya istenilen miktara ulaşmaz ise satış icra memuru tarafından geri bırakılır.
İkinci artırmaya geçilir. İkinci artırmada aynı şekilde birinci artırmadaki usul ile yapılır. Ancak ikinci ihalede alıcı çıkmaz ise veya bu madde de yazılı şartlar gerçekleşmez ise satış talebi düşer.
Satım bedelinin ödenmemesi halinde icra müdürü artık ihale kararını kendiliğinden kaldırır. Taşınır malın ihalenin kaldırılmasından sonra tamamlayıcı ihale yapılması artık mümkün değildir. Çünkü 116. Madde yürürlükten kaldırılmıştır. Tamamlayıcı ihalenin kaldırılması isabetli olmamıştır. Bundan sonra satım bedelinin ödenmemesi halinde icra memuru ihaleyi feshedecektir.




[1]Dr. Hakan Albayrak, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyesi
[2] Pekcanıtez, Hakan / Erişir, Evrim: 6352 sayılı Kanunla İcra ve İflâs Kanununda Yapılan Değişikliklerin Zaman itibariyle Uygulanması, İnternet adresi: http://www.ankarabarosu.org.tr/Detay.aspx?SYF=7386.
[3] Pekcanıtez/Erişir, http://www.ankarabarosu.org.tr.
[4] Pekcanıtez/Erişir, http://www.ankarabarosu.org.tr.
[5] Pekcanıtez/Erişir, http://www.ankarabarosu.org.tr.
[6] Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004,s. 444; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder: İcra ve İflas Kanunu, Ankara 2012, s. 271.
[7] Avukatın yazıhanesindeki yazı makinesi ve kitapları haczedilemez; arzuhalcinin yazı makinesi, pazar yerlerini takip eden seyyar satıcının beygiri, ayakkabı tamircisinin veya terzinin dükkanındaki dikiş makinesi haczedilemez. Bir yargı kararına göre fırıncının hamur karma makinesi haczedilemez (12. HD. 15.1.2001, E: 2000/19967, K. 2001/63) (Kuru-El Kitabı, s. 444).
[8] Y. 12. HD. E: 2009/23870, K:2010/5820, T. 9.3.2010. 
[9] Y.12. HD. E:2011/11722, K:2011/30664, T.26.12.2011.
[10] Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özkan, Sungurtekin, Meral/Özekes, Muhammet: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2012, s. 278.
[11] Pekcanıtez /Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 278.
[12] Pekcanıtez /Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 278.
[13] “Maddeyle, alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesinin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin korunması, haczinde ekonomik yarar bulunmayan ya da muhafazasında ve satışında güçlük çekilen eşyaların hacizlerinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Düzenlemeye göre, ekonomik faaliyeti sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli her türlü eşya, borçlu ile aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için gerekli her türlü eşya ile öğrenci bursları ve diğer kanunlarda haczi yasaklanan mal ve hakların haczedilemeyeceği hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, icra memurunun mal ve hakların haczi konusunda değerlendirme ve takdir yetkisine sahip olduğu açıkça belirtilmek suretiyle uygulamada karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.” (Hükümet Gerekçesi m.9).
[14] “Borçlu ile birlikte yaşayan ve aynı evde oturan damat ile evli kızı aile efradından sayılacağından mesken ihtiyacının tetkikinde kızın ve damadın durumunun da gözönünde tutulması icap eder” (İİD. 13.5.1954,1988/2307, Ulukapı, Ömer/Akcan, Recep: Kayakçalı,  İçtihatlı İcra ve İflas Kanunu ve ilgili Mevzuat m. 82)
[15] 5102 sayılı Kanun m.4: “Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunca verilen burs-kredi ve nakdi yardımlar haczedilemez.”
[16] “Mesleki eşyanın haczedilmezliği mutlak bir yasa kuralı olduğundan, yorum veya kıyas yoluyla da olsa mahcuzun satılarak bedelinden daha ucuzunun alınması için borçluya para ayırıp kalanının alacaklıya ödenmesine karar verilemez.” denilmektedir. Bunun eleştirisi aşağıda yapılacaktır. (Y. 12. HD. E: 2009/23870, K:2010/5820, T. 9.3.2010).  Aynı yönde daha eski bir karar için bkz.; 12. HD. 6.5.2003,K.7542/10260, Kuru-El Kitabı, s. 443, dn. 8a)
[17] HGK,31.03.2004, 2004/12-202,  2004/196; 12 HD. 23.10.2007, K: 16268/19290; HGK.10.06.2009, 12-213/244.( Akkaya, Tolga: İcra Memurunun Haczedilmezlik Kurallarını Kendiliğinden Dikkate Alıp Alamayacağı Sorunu, DEÜHFD C.11, Özel Sayı:2009, s. 845-866).
[18] Kuru-El Kitabı, s. 448.
[19] RG 19.5.2012 sa.28297.
[20] Kuru,/Arslan/Yılmaz, İcra, s. 292.
[21] Hükümet Gerekçesi m. 10.
[22] Bkz.; Geçici madde 11 ile yapılan açıklamalar.
[23] Yargıtay’ın vermiş olduğu bir karara göre bildirimin hesabın bulunduğu şubeye yapılması gerekir.  Genel müdürlük seviyesinde yapılan bir ihbarnameye durumunda buna cevap verilmemesi yasada öngörülen yaptırımların uygulanmasına olanak vermez. (12. HD. 16.11.2007, 18625/21364, MİHDER 2008/2, s. 545).
[24] 12. HD. 10.04.1986, 9897/4192.
[25] Pekcanıtez /Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 345; Kuru,/Arslan/Yılmaz, İcra, s. 306.
[26] 12.HD. 10.04.1996 4713/4953(Pekcanıtez /Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 345)
[27] 12. HD.24.1.2006, 2005-23472/239(Legal HD 2006/12, s. 3815,3816).
[28] Kuru,/Arslan/Yılmaz, İcra, s. 307.