9 Ocak 2013 Çarşamba

İŞVERENİN EŞİT DAVRANMA BORCUNA AYKIRI DAVRANDIĞI İDDİALARININ İSPAT HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ


İŞVERENİN EŞİT DAVRANMA BORCUNA AYKIRI DAVRANDIĞI İDDİALARININ İSPAT HUKUKU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

NOT: Bu makale  Legal İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, Nisan-Mayıs-Haziran 2012, Sayı 34. yayımlanmıştır.
 
 Dr.  Hakan ALBAYRAK  /Dr. Ertuğrul YUVALI-                                                   

GİRİŞ

            Bu makalede, işverenin eşit davranma borcuna aykırı davrandığı iddialarının ispat hukuku açısından değerlendirilmesine çalışılmıştır. İşverenin eşit davranma borcu İş Kanunu madde 5’de düzenlenmiştir. İnceleme konumuz İş Kanunu madde 5’ de geçen eşit davranma borcuna aykırılık halleri değil, bu durumların ispatına ilişkin son fıkrada düzenlenen durumdur. Maddenin son fıkrasında eşit davranma borcuna aykırılık iddialarının ispatına ilişkin çok özel bir ifade geçmektedir. İş Kanunu’nun 5. maddesinin son fıkrasına göre, işçinin, işverenin eşit davranma borcuna aykırı olarak davrandığı ihtimalini güçlü bir biçimde ortaya koyması yeterlidir. İşçi eşit davranma borcuna aykırılık iddiasını bu şekilde ispatladıktan sonra ancak ispat yükü yer değiştirmekte ve işveren böyle bir ihlalin olmadığını ispatlamak durumunda kalmaktadır. İşte bu hükmün ispat hukuku açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu hüküm ile ispat ölçüsünün mü kast edildiği yoksa ispat yükünün yer değiştirmesinin mi söz konusu olduğuna bakmak gerekir. Ayrıca sıklıkla karıştırılan tam ispat - yaklaşık ispat açısından da durumun özel olarak ele alınması gerekmektedir. Böylece hükmün teorik açıdan nerde durduğu belirlenebilecektir. Bu şekilde ki bir belirleme hükmün doğru anlaşılmasına da yardımcı olacaktır.
Bu nedenle öncelikle ispat hukuku açısından bazı açıklamalar yapmaya çalıştık. Ancak yapmış olduğumuz her açıklamanın ispat hukuku açısından ayrıca değerlendirilmesi gereken başlı başına bir konu olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle açıklamaları yalnızca inceleme konumuzla ilgili olduğu kadarı ile kısa tuttuk. Bu açıklamalar neticesinde çizilen teorik çerçeveye dayalı olarak belirlemelerimizi yaptık.
            Türk Hukukunda mahkemelere intikal eden ayrımcılık iddialarında sendikal nedene dayalı ayrımcılık iddialarına sıklıkla karşılaşılmaktadır. Buna karşılık ırk, renk, dil, din, mezhep, özürlülük, cinsiyet ve cinsel tercihe dayalı olarak ayrımcılığa ilişkin davalara ise daha az rastlanılmaktadır. Bu nedenle sendikal nedene dayalı ayrımcılık iddialarının ispatına da özel olarak değinmek istedik.  Bu açıdan bu durumu ayrı bir başlık altında incelemeyi uygun gördük.




Hiç yorum yok: