6352 Sayılı Kanunla
İcra İflas Kanununda Yapılan Değişiklikler ve Getirdiği
Yenilikler[1]
A-Genel Olarak
6352 Sayılı Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi
Hakkındaki Kanunla, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 1, 8, 9, 13/a, 18, 32,
42, 58, 60, 67, 68, 69, 72, 82, 88, 89, 97, 99, 106, 110, 112, 114, 115, 118,
123, 124, 126, 127, 129, 150/e, 168, 169/a, 170, 171 ve 243. maddelerinde değişiklik yapılmış, 8. maddeden sonra gelmek
üzere 8/a maddesi eklenilmiş; 32, 42 maddelerine fıkra eklenilmiş, ayrıca 6352
Sayılı Kanunun 106. maddesi ile;
a) 3 üncü, 4 üncü, 9
uncu, 10 uncu, 17 nci, 21 inci, 23 üncü ila 33 üncü maddeleri ile 36 ncı ve 37
nci maddeleri, 18 inci maddesiyle değiştirilen 2004 sayılı Kanunun 89 uncu
maddesinin yedinci fıkrası, 38 inci maddesiyle 2004 sayılı kanuna eklenen
geçici 9 uncu ve geçici 11 inci maddeleri ile 105 inci maddesinin birinci
fıkrasının (1) numaralı bendi yayımı tarihinden altı ay sonra,
b) Diğer maddeleri
yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği kabul edilmiştir.
I-6352 SAYILI KANUNA GÖRE 5 TEMMUZ 2012’de YÜRÜRLÜĞE GİREN
MADDELER ŞUNLARDIR;
Bu hükme göre; 1, 8,
13a, 18, 32, 42, 67, 68, 68a, 69, 72, 82, 89, 99, 110, 169/a, 170. maddedeki
değişiklikler, Kanunun yayımı tarihi olan 5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
6352 S. K.
|
İİK NUMARA
|
DEĞİŞİKLİK METNİ
|
6352/1
|
İİK m.1
|
İcra müdürlerine yardımcı olacak mübaşirlerin ve
hizmetlilerin ve zabıt katibi ve
mübaşirlerin adli yargı komisyonlarınca seçilmesi.
İcra müdürlerinin atanma usulü
İcra müdürünün bir yerde olmaması halinde bunların
görevlerini adalet komisyonu tarafından görevlendirilecek yazı işleri müdürü
veya zabıt katibi yapar.
Adalet bakanlığı icra dairelerini bir arada bulundurmaya
veya aynı icra mahkemesine bağlamaya yetkilidir.
|
6352/2
|
İİK m.8
|
İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli
olarak tutanaklara yazılır.
|
6352/5
|
İİK m.13/a
|
Cumhuriyet savcılarınca ilk defa yapılacak teftiş sonucu
düzenlenecek raporların bir örneğinin artık Adalet Bakanlığı’na
gönderilmemesi.
|
6352/6
|
İİK. m. 18
|
İcra mahkemesine arz edilen hususlar ivedi işlerden
sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
|
6352/7
|
İİK. m.32
|
Yabancı devlet aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine
ilişkin icra emrinde uluslararası antlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borçlu
devlete ait olan mallar hakkında cebri icra yapılabileceği hususu ayrıca
ihtar edilir.
|
6352/8
|
İİK m. 42
|
Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz.
|
6352/11
|
İİK m.67
|
Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet
tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki
talep esas alınır.
|
6352/11
|
İİK m. 67
|
İtirazın iptali davasında tazminatın %40’dan %20’e
indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
|
6352/12
|
İİK m. 68
|
İtirazın kesin kaldırılmasında tazminatın %40’dan %20’e
indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
|
6352/13
|
İİK m. 68/a
|
İtirazın geçici kaldırılmasında tazminatın %40’dan %20’e
indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
|
6352/14
|
İİK m. 69
|
Borçtan kurtulma davasında tazminatın %40’dan %20’e
indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
|
6352/15
|
İİK m. 72
|
Menfi tespit davasında tazminatın %40’dan %20’e
indirilmesi, tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
|
6352/16
|
İİK m. 82
|
*Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî
çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her
türlü eşya,
* Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika
veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı
altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan
eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri,
* Borçlunun haline münasip evi,
* Öğrenci bursları.
* Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı
bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden
haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya
bırakılmak üzere haczedilerek satılır
* İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların
haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine
karar verir.
|
6352/18
|
İİK m. 89/3
|
89/3 ‘deki tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi,
tazminatın alacağın fer’ilerini de kapsaması
|
6352/19
|
İİK m. 97
|
Tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın
fer’ilerini de kapsaması
|
6352/20
|
İİK m. 99
|
Haczedilen şey, borçlunun elinde olmayıp da üzerinde
mülkiyet veya diğer bir ayni hak iddia eden üçüncü kişi nezdinde bulunursa,
bu kişi yedieminliği kabul ettiği takdirde bu mal muhafaza altına alınmaz
DİKKAT: Taşınırların
haczini düzenleyen İİK. m. 88’deki hüküm yürürlüğe girmemesine rağmen bu
hüküm yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla üçüncü şahısta haczedilen mallar bu
madde gereğince 3. Kişide alacaklının onayı olmadan bırakılabilmelidir.
|
6352/22
|
İİK m. 110
|
Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya
icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde
depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o
mal üzerindeki haciz kalkar. Hacizli malın satılması yönündeki talep bir defa
geri alınabilir.
Haczedilen resmi sicile kayıtlı malların, icra dairesiyle
yapılacak yazışmalar sonucunda haczinin kalktığının tespit edilmesi hâlinde,
sicili tutan idare tarafından haciz şerhi terkin edilir ve işlem ilgili icra
dairesine bildirilir.
Birinci fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren
alacaklı o mala yönelik olarak, haczin konulması ve muhafazası gibi tüm
giderlerden sorumlu olur
|
6352/34
|
İİK m 169/a
|
Tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın
fer’ilerini de kapsaması
|
6352/35
|
İİK m. 170
|
Tazminatın %40’dan %20’e indirilmesi, tazminatın alacağın
fer’ilerini de kapsaması
|
II-6352 SAYILI KANUNA GÖRE 5 OCAK 2013’de YÜRÜRLÜĞE GİREN
MADDELER ŞUNLARDIR;
Buna karşılık, 106.
maddenin a bendinde sayılan İcra ve İflâs Kanununun 8a, 9, 58, 60, 88, 89/7,
106, 112, 114, 115, 118, 123, 124, 126, 127, 129, 168, 150e, 171, 243.
maddelerindeki değişiklikler ile Geçici 9 ve Geçici 11. maddeler, Kanunun
yürürlük tarihi olan 5 Temmuz 2012 tarihinden altı ay sonra, yani 5 Ocak 2013
tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6352 S. K.
|
İİK NUMARA
|
DEĞİŞİKLİK METNİ
|
6352/3
|
İİK m. 8/a
|
Elektronik işlemlere ilişkin madde (UYAP)
|
6352/4
|
İİK m. 9
|
İcra dairlerine yapılacak ödemelerin doğrudan banka hesap
numaralarına yatırılması, İcra dairesinin ödemeyi alacaklının banka hesabına yapması
|
6352/9
|
İİK m. 58
|
Takip talebinin elektronik yapılabilmesi- Takip talebinin
içeriğine “adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri”
ifadesinin dâhil olması
|
6352/10
|
İİK m. 60
|
Ödeme emri ve muhtevası;
*talebin kabul edilmemesi kararının tutanağa yazılması
*alacaklının hesap numarası
*borcun icra dairesi hesap numarasına ödenmesi
|
6352/17
|
İİK m. 88
|
Malların satış mahalline getirilmemesi hâlinde muhafaza
altına alınabilmesi veya yediemin değişikliği yapılabilmesi - Yabancı devlet
başkanı, parlamento başkanı, hükümet başkanı veya hükümet üyelerini taşıyan
ulaşım araçlarının muhafaza altına alınamaması - Lisanslı yediemin depoları -
İcra müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk kuvvetleri tarafından yakalanan
araçların, en geç üç iş günü içinde en yakın icra müdürlüğüne teslim edilmesi
(Dikkat: 3. Kişinin elindeki malın üçüncü kişide
bırakılması m. 99 da yapılan değişiklik ile değerlendirilmelidir)
|
6352/18
|
İİK m. 89/7
|
“Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının
bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm
şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin
tebliğ edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde
beyanda bulunmakla yükümlüdür.”
|
6352/21
|
İİK m. 106
|
“Alacaklı, haczolunan
mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir
yıl içinde satılmasını isteyebilir.”
|
6352/23
|
İİK m.112
|
2004 sayılı Kanunun 112 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “bir ay” ibaresi “iki ay” şeklinde değiştirilmiştir.
|
6352/24
|
İİK m. 114
|
Satış ilanın elektronik yapılabilmesi, açık artırmaya
elektronik ortamda teklif verilebilmesi
|
6352/25
|
İİK m. 115
|
Taşınır satışında birinci ve ikinci ihalenin elektronik
ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılması ve her iki ihalede de
muhammen kıymetin % 50’sinin esas alınması
|
6352/105
|
İİK m. 116
|
İkinci artırma
|
6352/26
|
İİK m. 118
|
Daire dışında tahsil edilen paraların en geç tahsilatın
yapıldığı günü takip eden ilk iş günü çalışma saati sonuna kadar banka
hesabına yatırılması
|
6352/27
|
İİK m. 123
|
Taşınmazların 2 ay yerine, 3 ay içinde satılması
|
6352/28
|
İİK m. 124
|
Artırma şartnamesine elektronik ortamda teklif vererek
artırmaya katılacakların teminat göstermeleri gerektiği ve elektronik ortamda
teklif vermeye ilişkin hususların yazılması
|
6352/29
|
İİK m. 126
|
Taşınmazların satışında satış ilanının elektronik ortamda
da yapılabilmesi - Elektronik ortamda da teklif verilebilmesi
|
6352/30
|
İİK m. 127
|
Satış ilanının tebliğinde, adresin tapuda kayıtlı olmaması
hâlinde, varsa adres kayıt sistemindeki adreslerin tebligat adresleri olarak
kabul edilmesi
|
6352/31
|
İİK m. 129
|
Taşınmaz satışında birinci ve ikinci artırmanın elektronik
ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılması ve her iki ihalede de
muhammen kıymetin % 50’sinin esas alınması - En çok artıranın taahhüdün saklı
olmaması
|
6352/32
|
İİK m.150/e
|
“Alacaklı, taşınır rehnin satışını ödeme veya icra emrinin
tebliğinden itibaren altı ay içinde, taşınmaz rehnin satışını da aynı
tarihten itibaren bir yıl içinde isteyebilir.”
|
6352/33
|
İİK m. 168
|
KSMHYT’de;
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç
olmak üzere, takip talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının on gün içinde ödeme
emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,”
|
6352/36
|
İİK m. 171
|
“1. Alacaklının veya vekilinin banka hesap numarası hariç
olmak üzere, takip talebine yazılması lazım gelen kayıtlar,
2. Borcun ve takip masraflarının beş gün içinde ödeme
emrinde yazılı olan icra dairesine ait banka hesabına ödenmesi ihtarı,”
|
6352/37
|
İİK m. 243
|
2004 sayılı Kanunun 243 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan “116 ve 242 nci maddeler” ibaresi “242 nci madde” şeklinde
değiştirilmiştir.
Not: İflâs idaresinin taşınır satışlarında kaldırılan 116.
maddeyi (ikinci ihale) dikkate almaması
|
III- KANUNUN YÜRÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ GEÇİCİ MADDELER
a-
Geçici
m. 9: Ödeme yapılabilmesi için ilgilisi tarafından, İcra ve İflâs
Kanunu m. 9/2’nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde banka
hesap numarasının bildirilmesi gerekliliği düzenleyen bir maddedir.
b-
Geçici
m. 10: Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip
işlemleri hakkında değişiklikten önce hükümlerin uygulanması gerektiğini
düzenleyen bir maddedir. Bu madde genel bir düzenleme olup tüm değişikliklerin
zaman itibariyle uygulanmasını düzenlemiştir. Bu hüküm tereddütleri giderici
nitelikte olmayıp başka yeni tereddütler doğurucu niteliktedir. Bu
tereddütlerin oluşmasını engellemek için, zaman itibariyle uygulama her bir
madde için özel olarak tespit edilmelidir. Bu hükmü önemi nedeniyle ayrıca
inceleyeceğiz.
c-
Geçici
m. 11: Haczedilen malların
lisanslı depolarda muhafaza edileceğini, ayrıca hukuken muhafazasına gerek
kalmayan malların iade edileceğini, olmadığı takdirde paraya çevrileceğini
düzenleyen ve 5.1.2013 tarihinde yürürlüğe girecek 88. maddenin beşinci ve
altıncı fıkrası hakkında Geçici 11. madde ile özel bir hüküm sevk edilmiştir.
Tıpkı 88. maddenin beşinci ve altıncı fıkrası gibi 5.1.2013 tarihinde yürürlüğe
girecek Geçici m. 11’de üç ayrı süre öngörülmüştür. Hüküm şu şekildedir:
“Adalet
Bakanlığı, 88 inci maddenin beşinci fıkrası gereğince hukuki ve teknik her
türlü altyapıyı anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl
içinde tamamlar. Lisanslı yediemin depoları faaliyete geçinceye kadar o yerdeki
mevcut depo ve garajlarda muhafaza işlemlerine, mevcut yönetmelik ve ücret
tarifeleri çerçevesinde devam olunur. Mevcut depo ve garajlarda muhafaza edilen
ancak hukuken muhafazasına gerek kalmayan malların, anılan maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bir ay içinde teslim alınması için icra memuru
tarafından ilgilisine resen bildirim yapılır. İlgilisine tebligat yapılamazsa
veya verilen süre içinde mal geri alınmazsa, üç ay içinde, 88 inci maddenin
altıncı fıkrası hükmü uyarınca satış işlemi yapılır. Ancak, satış yapılamazsa
Adalet Bakanlığı tarafından görevlendirilecek icra müdürünün başkanlığında
kaymakamlık, belediye, ilgili yer baro başkanlığı ve ticaret odası tarafından
bildirilecek birer kişinin katılımıyla oluşturulacak değer tespit komisyonu
tarafından tespit edilecek değer üzerinden, yedieminin alacağına mahsup için
malın mülkiyeti yediemine devredilebilir; komisyon, ekonomik bir değerinin
kalmadığına karar verirse mal bir tutanakla imha edilir. Satılan veya mülkiyeti
devredilen malın bedelinden, muhafaza ve diğer giderler mahsup edildikten sonra
varsa artan miktar talep halinde ilgilisine ödenir.”
Haczedilen
malların Adalet Bakanlığı tarafından lisans verilecek depolarda muhafaza
edileceğini düzenleyen İcra ve İflâs Kanunu m. 88/5, 5.1.2013 tarihinde
yürürlüğe gireceğine göre, Geçici m. 11’de ifade edilen hukukî ve teknik her
türlü altyapının “anılan maddenin (yani, İİK m. 88/5’in) yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl içinde” tamamlanmasından 5.1.2014 tarihini anlamak
gerekir. Mevcut depo ve garajlarda muhafaza edilen ancak hukuken muhafazasına
gerek kalmayan malların teslim alınması için icra memuru tarafından ilgilisine
resen bildirimde bulunması için getirilen bir aylık; ilgilisine tebligat
yapılamazsa veya verilen süre içinde mal geri alınmazsa, 88. maddenin altıncı
fıkrası hükmü uyarınca satış işlemi yapılması için getirilen üç aylık süre,
İcra ve İflâs Kanunu m. 88/5 ve 6’nın yürürlük tarihi olan 5.1.2013’ten
itibaren hesaplanmalı ve bir aylık süre için 5.2.2013; üç aylık süre için 5.4.2013
tarihi esas alınmalıdır.
d- 6352 sayılı Kanun ile üç hüküm yürürlükten
kaldırılmıştır.
- m. 12: İcra ve İflâs Kanunu m. 9 gereğince
ödemeler artık icra dairesinin banka hesabına yapılacağından, icra dairesinin
bir para alacağına mahsuben borçlu veya üçüncü şahıs tarafından ödenen paraları
(istisna: haciz esnasında yapılan ödeme) kabule mecbur olduğu ve bununla
borçlunun bu miktar borcundan kurtulacağına ilişkin düzenleme 5.1.2013
tarihinden itibaren yürürlükten kalkacaktır.
- m. 13a: İcra ve iflâs dairelerinde
Cumhuriyet savcılarınca ilk defa yapılacak teftiş sonucu düzenlenecek
raporların bir örneği, 5.7.2012 tarihinden sonra Adalet Bakanlığı’na
gönderilmeyecektir.
- m. 118/1 son tümce: Taşınırların satışında
icra memurunun vereceği sürede ihale bedeli ödenmezse, 5.1.2013tarihinden
itibaren tamamlayıcı artırma yapılmayacaktır.
Değiştirilen
maddelerin zaman itibariyle uygulanmasını genel olarak tespit ettikten sonra,
belki de en zor olan ve uygulamada tereddütlere yol açabilecek zaman itibariyle
uygulama hakkındaki ikinci düzenlemeyi ayrı olarak değerlendirmek gerekir.
B- 6352 SAYILI KANUNUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI AÇISINDAN
MADDE 10’NUN DEĞERLENDİRMESİ
Geçici
10. Madde hükmü şu şekildedir; “Bu
Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip
işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam
edilir.”. Geçici 10.madde yürürlüğe giren tüm maddeler hakkında uygulanan
genel bir düzenlemedir. Geçici 10. maddede dikkati çeken özellik “takip
işlemleri” kavramının kullanılmasıdır. Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip işlemleri hakkında eski kanun
hükümleri uygulanacaktır. Bu demektir ki eski kanuna ilişkin hükümler bir süre
daha uygulanmaya devam edecektir. İlk
olarak şu sorular akla gelmektedir. Acaba kanunun yürürlüğe girmesinden önce
başlatılan takip işlemlerine ilişkin hacizlerde hangi kanun hükümleri
uygulanacaktır. Yahut daha önce başlatılan takip işlemlerine ilişkin olarak
açılan itirazın iptali ve kesin kaldırılması davalarında hangi tazminat oranı
uygulanacaktır. Özellikle kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan takip
işlemlerinin hala devam ediyor olması nedeniyle bu sorun hal gündemdedir. Ancak
takip işlemi niteliğinde sayılmayan işlemler için geçici madde 10 hükmü
uygulanmayacaktır. Bu nedenle nelerin takip işlemi olup olmadığının kısaca
incelenmesi gerekir.
I-Takip İşlemi Kavramı:
Gerek
icra hukukunda gerekse maddî hukukta “takip işleminin” teknik bir anlamı
vardır. Takibe yön ve şekil veren ve özellikle cebrî icrayı başlatmayı,
ilerletmeyi ve sonuçlandırmayı hedef tutan, taraflarca veya icra organlarınca
yapılan işlemlere takip işlemleri denir. Tanımdan hareketle takip işlemleri,
taraf takip işlemleri ve icra organlarınca yapılan işlemler olarak ikiye
ayrılabilir.
Taraf
takip işlemi, icra takibinin taraflarınca takibe yön ve şekil veren, çoğunlukla
da icra organlarınca işlem yapılmasını sağlamaya yönelik işlemlerdir.
Alacaklının takip talebinde bulunması, haciz veya satış talep etmesi birer
taraf takip işlemidir.
İcra
organlarınca yapılan işlemler de takibe yön ve şekil verir. Bu işlemlerin
çerçevesinin çizilmesinde İcra ve İflâs Kanunu m. 16’daki “muameleler” ifadesi
yol göstericidir. Buradaki “muameleler” ifadesinin geniş olarak anlaşılması
gerekir. Bu nedenle, şikâyet yolu ile iptal edilip düzeltilebilen işlemler
kural olarak icra organlarınca yapılan takip işlemi olarak kabul edilebilir.
Örneğin, tarafların haciz, satış talebinin reddedilmesi ya da icra memurunun
takibin durdurulması gibi kararlarını da takip işlemi saymak gerekir.
İcra
organlarınca yapılan takip işlemlerinin aşağıdaki özellikleri taşıyanları icra
takip işlemi olarak ayrı bir kategoride incelenebilir:
İşlem,
1)
icra organları tarafından yapılmalıdır.
2)
borçluya karşı yapılmalıdır.
3)
cebrî icranın ilerlemesini sağlayacak, diğer bir ifade ile alacaklıyı alacağını
yaklaştırıcı nitelikte olmalıdır
Geçici
m. 10’da ifade edilen takip işlemi, hem taraf takip işlemlerini hem de icra
organlarınca yapılan işlemleri kapsamaktadır. Bu durumda, bir taraf takip
işlemi olan takip talebi ve haciz talebi de, bir icra takip işlemi olan ödeme
emrinin tebliği ve haciz de geçici m. 10’un lafzına dâhildir.
Kanunların
yürürlüğü ile ilgili maddeler kanun yapımında uygulanan bir yöntemdir. Bu
anlamda HMK’nın yürürlüğü ile ilgili HMK’nın 448. maddesi düzenlenmiştir. Bu
iki madde karşılaştırıldığında birbirlerinden farklı oldukları görülecektir. HMK’nın
448. maddesine göre “tamamlanmamış işlemler hakkında” yeni kanun hükümleri
uygulanacaktır. Oysaki geçici 10. maddeye göre “tamamlanmamış olsa bile” eski
kanun döneminde başlatılan işlemlerde eski kanunu düzenlemeler uygulanacaktır. Dolayısıyla
tamamlanmış işlemler ile 5.07.2012 tarihinden önce başlatılan ve halen devam
eden takip işlemleri hakkında eski kanuni düzenlemelerin uygulanması gerekir[2].
Geçici
10. maddede dikkati çeken bir diğer husus ise takip kavramını değil takip
işlemi kavramını kullanmış olmasıdır. Bu husus önemlidir. Çünkü bir takip,
içinde birden çok takip aşamasını ve her takip aşaması da bazen içinde birden
çok takip işlemini barındırmaktadır. Takibin aşamaları bakımından takip talebi
ile başlayan bir takip, haciz ve satış ile devam etmekte paraların
paylaştırılması ile de son bulmaktadır. Ayrıca her takip aşamasının içinde de
bazen birden çok takip işlemi bulunmaktadır. Burada takip aşamalarının içindeki
münferit tek tek takip işlemleri bakımından da ayrı ayrı değerlendirmeler
yapmak gerekir. Bunların her biri geniş anlamda ayrı ayrı takip işlemleridir. Kanun
koyucu özellikle “takip” kavramını tercih etmemiş “takip işlemi” kavramını
tercih etmiştir. Aksi durum söz konusu olsaydı 05.07.2012 veya 05.01.2013
tarihinden önce başlatılan bir takip talebine tamamen eski kanun hükümleri
uygulanmak zorunda kalırdı. Yeni kanunun ancak bu tarihlerden sonra başlatılan
takip işlemleri için uygulanırdı. Örneğin 05.07.2012 tarihinden önce başlatılan
bir takip işlemlerine yeni haciz hükümlerinin uygulanması mümkün olmazdı. Oysaki
bir takip 05.07.2012 den önce başlamış olsa bile o borçlu hakkında ev
eşyalarının haczinde yeni kanun hükümlerinin uygulanması gerekir. Çünkü haciz
ayrı bir takip işlemidir. Hacze ilişkin takip 05.07.2012’den önce olsa bile
haciz takip işlemi 05.07.2012’den sonra ise yeni kanun hükümlerinin uygulanması
gerekir[3].
II- Tazminatların ve İcra Takip İşlemi
Niteliğinde Olmayan İşlemlerin 6352 sayılı Kanunun Zaman Bakımından Uygulanması
Açısından Değerlendirilmesi
İcra
ve İflas Kanununun 1. Maddesinde icra dairelerinin teşkilatlanmasını düzenleyen
1. Madde, icra dairesinde görülen işlerin ivedi olmasını düzenleyen 18. Madde
ve tazminat hükümlerini düzenleyen m. 67, 68, 68a, 69, 72, 89, 97, 169a, 170
maddeler teknik anlamda icra takip işlemi değildir. Bu nedenle geçici madde
10’nun kapsamından olmayıp derhal yeni hükümlerin uygulanması gerekir.
Bu
bağlamda icra dairesinin teşkilatlanmasında takibe yön ve şekil verilmesine ve
özellikle cebrî icranın başlatılması, yürütülmesi ve sonuçlandırılmasına
ilişkin bir işlem tesis edilmemektedir. Bu nedenle teşkilatlanmaya ilişkin
hükümlerde yeni kanun hükümlerinin uygulanması gerekir.
Aynı
şekilde icra işlerinin ivedi sayılması hususu da icra takip işlemlerine yönelik
bir düzenleme olmayıp daha ziyade usul hukukunu ilgilendiren bir düzenlemedir. Bu
nedenle, zaman itibariyle uygulama söz konusu olduğunda, Hukuk Muhakemeleri
Kanunu m. 448 dikkate alınacak, ortada tamamlanmamış veya henüz yapılmamış bir
işlem bulunduğundan temyiz edilmiş olsun veya olmasın 5.7.2012 tarihinden sonra
icra mahkemesinin tüm kararlarında temyiz incelemesi öncelikli olarak
yapılacaktır[4].
En
çok tartışma yaratan konu icra inkar tazminatlarına ilişkin hükümlerde hangi
tazminat oranlarının uygulanacağı meselesidir. İcra tazminatlarına hükmedilmesi
bir icra takip işlemi değildir. İcra takip işlemi olan o tazminatların
hükmedildiği yargılamadır. Tazminat taleplerinin kabulü ise yalnızca bir
sonuçtur. Şu an uygulamada icra takip aşamalarına göre bir ayrıma
gidilmektedir. Buna göre ayrım borçlunun yapmış olduğu itirazın tarihi dikkate
alınarak yapılmaktadır. Borçlunun 5.7.2012’den önce yapmış olduğu itiraz
üzerine alacaklının 5.7.2012’den sonra açılan itirazın iptali davasında %
40’lık, borçlunun 5.7.2012’den sonra yapmış olduğu itiraz üzerine alacaklının
açmış olduğu itirazın iptali davasında % 20’lik oran uygulanmaktadır. Ancak
doktrinde Pekcanıtez/Erişir buna karşı çıkmaktadır. Onlara göre geçici 10. madde
takibin safhalarına göre hareket etmemektedir. Ayrıca geçici 10. Madde dışında
6352 sayılı kanunda değişikliklerin hemen uygulanması ilkesi asıldır. Bu
nedenle sadece 05.07.2012 tarihinde önce açılan itirazlar üzerine açılan
davalar ve itirazın kesin-geçici kaldırılması talepleri için değil, devam
etmekte olan bütün davalar ve kaldırma talepleri için %20 oranında tazminatın
uygulanması gerektiği fikrindedirler. Ayrıca %20 oranının uygulanması
menfaatler dengesine de uygundur. Çünkü alacaklının zararının daha fazla olması
halinde zaten bu fazla kısmı isteyebilmesine engel bulunmamaktadır[5].
Kanaatime
göre de %20 oranının derhal bütün derdest yargılamalarda uygulanması gerekir.
Çünkü daha önce başlatılan bir takip talebine borçlunun itirazını birkaç gün geçirerek
yapması durumunda onu cezalandırmak anlamsızdır. Yani 05.07.2012 tarihinden
önce başlatılan iki takipten birisine borçlulardan birisi 05.07.2012 tarihinden
önce itiraz etse diğer borçlu ise tebliğin geç olmasından dolayı süresi içinde
olsa bile 05.07.2012 tarihinden sonra itiraz etse alacaklının açacağı davadaki
tazminat oranlarının farklı uygulanıyor olmasının hiçbir haklı gerekçesi
olmaması gerekir.
C- 6352 SAYILI YASA İLE HACİZ BÖLÜMÜNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
6352
sayılı yasa ile İcra ve İflas Kanununun haciz bölümünde haczedilemeyen mal ve
hakların düzenlendiği 82. madde de, taşınır hacizli mallar hakkında muhafaza
tedbirlerini düzenleyen 88. madde de, borçlunun üçüncü kişilerde bulunan mal ve
alacaklarını düzenleyen 89. madde de ve son olarak üçüncü şahsın zilyetliğini
düzenleyen 99. madde de değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler sırasıyla
değerlendirilecektir.
I-
İİK
m. 82’ye göre Haczedilemeyen Mal ve Haklar Üzerine Yapılan Değişiklikler
İcra
ve iflas Kanununda haczedilmezliği düzenleyen 82. madde de şu değişiklikler
yapılmıştır.
İİK
82. maddenin 2 numaralı bendi daha önce;
“Borçlunun
zatı ve mesleki için lüzumlu elbise ve eşyasiyle borçlu ve ailesine lüzumu olan
yatak takımları ve ibadete mahsus kitap ve eşyası” haczedilemez şeklindeydi.
Ancak
yeni hüküm şu şekilde değişmiştir; “Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade
bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan
her türlü eşya” haczedilemez.
Dikkat
edildiği üzere eski metin iki durumu tek bir madde de düzenlemekteydi. İlk
durum borçlunun mesleğine ilişkin eşyanın haczedilememesi, ikinci durum ise borçlunun
ve ailesi için gerekli yatak takımları ve ibadete mahsus eşyanın
haczedilememesiydi. Yeni değişiklik ile doktrindeki eleştiriler dikkate
alınarak, “mesleği için lüzumlu eşya kavramı” bağımsız olarak düzenlenmiştir. Bir
evin içinde borçlu ve ailesinin yaşaması için lüzumlu eşyayı ise toplu olarak 89/3
içinde değerlendirme yoluna gitmiştir. Gerçekten eski 89/3’de düzenlenen “vazgeçilmesi
mümkün olmayan mutfak eşyası”, ile eski 89/2 de düzenlenen “borçlu ve ailesi
için gerekli yatak takımları ile ibadete mahsus eşyanın” ayrı maddelerde
düzenlenmek yerine daha doğru bir formülasyon olan 3. Bentte bu ikisini de
kapsayacak şekilde “borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için
lüzumlu eşya kavramı” içinde değerlendirilmesi daha doğru bir yaklaşımdır.
Borçlunun
mesleği için zorunlu olan eşyanın neler olduğu yıllarca doktrin tarafından zaten
sermaye – emek unsuru dikkate alınarak anlatılagelmiştir[6]. Dolayısıyla
bu madde açısından denilebilir ki eskiye göre değişen hiç bir şey
bulunmamaktadır. Yani bu değişikliğe dayanılarak eskiden haczedilebilen bir mal
artık haczedilemeyecektir denilemez. Hangi durumda sermayenin baskın olduğu
hangi durumda ise emek yoğun bir iş olduğu eskiden olduğu gibi yorum yolu ile
bulunacaktır[7].
Kaldıki haczedilemeyen mal ve hakların sayma suretiyle belirlenmesi de işin
doğasına da aykırıdır. Haczedilemeyen mal ve haklar zaman değiştikçe
değişebileceği ve çağa uygun bir şekilde yorumlanması gerektiği de bent 4’e
göre çiftçinin traktörünün haczedilip haczedilemeyeceğine ilişkin bir Yargıtay
kararında da güzel bir şekilde ifade edilmiştir; “Diğer
taraftan, teknolojinin hızla gelişerek ilerlediği günümüz koşullarında sermaye
unsurunun ağır bastığı değerlendirilmesinden hareketle, işlerin süratli,
emniyetli ve verimlilik kıstaslarına uygun olarak sonuçlandırılması gerektiği hususu
da göz ardı edilmemelidir. Bu
itibarla verimliliği, kaliteyi ve karlılığı arttıran, ekonomik hayata artı
değerler kazandıran teknolojideki değişimleri ve gelişmeleri sağlayan
makinelerin kullanılması gerekliliği de değerlendirme kapsamına alınmalıdır. Bu
bağlamda Dairemizce de içtihat değişikliğine gidilerek ekonomik hayatın
sürekliliği, borçların biran evvel ödenmesinin temini gayelerine matuf olmak
üzere kendisinin ve ailesinin sağlıkla yaşamlarını sürdürebilmesi, mesleğin
devamı için zorunlu, vazgeçilmez, çağın koşullarına uygun alet, edevat, makine
ve benzer vasıtalar makul kıstaslar dahilinde haczedilmezlik kuralı kapsamında
değerlendirilmeye başlanılmıştır”[8].
Aslında
genel olarak Yargıtay’ın tutumunun haczedilemeyen malların kapsamını çağın
gerekliliklerine uygun biçimde genişletmeye çalıştığı şekilde algılanabilir.
Ancak ilginçtir ki traktörün haczedilemeyeceğine ilişkin vermiş olduğu bu
karardan dönmüştür. Yeni tarihli bir karara göre; “Zira arazi ve bu araziyi işletme için çalıştırılmasında zorunluluk
bulunan çift hayvanları ve bu hayvanlar aracılığı ile kullanılabilecek ziraat
aletleri sıralanmış ve bunlar birbirlerine sıkı surette bağlı tutulmuştur.
“(HGK. 02.12.1972 tarih 1972/572-974 sayılı kararı). Somut olayda ise
haczolunan traktör gerek HGK. kararında vurgulanan, gerekse maddede öngörülen
amaca uygun olarak kullanımı ve borçlu ve ailesinin geçimi için zorunlu
eşyalardan olmadığı anlaşılmaktadır”[9].
Haczedilemeyecek
mallar ile ilgili yapılan değişikliklerin kamuoyuna en çok yansıyan ve en
yanlış şekilde anlaşılan maddesi ise 89/3’de yapılan değişikliktir. İİK. 82.
maddesinin 3. bendi daha önce
“Vazgeçilmesi kabil olmayan mutfak takımı ve pek lüzumlu ev eşyası,” nın
haczedilemeyeceğinden bahsediyordu. Bu hüküm kaldırılmış ve daha kapsayıcı bir hüküm
getirilmiştir. Buna göre “Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş,
antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı
çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan
eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri” haczedilemez.
Bu
madde kamuoyuna “ev haczinin” kalktığı artık evde bulunan eşyaların haczinin
mümkün olmadığı şekilde yansımıştır[10].
Buna ilişkin yazılı ve görsel basında birçok haber yapılmıştır. Uygulamada ise
bu maddenin çıkmasından sonra bir ev içinde nelerin haczedilip nelerin
haczedilemeyeceğine ilişkin tereddütler yaşanmış ve halen yaşanmaktadır.
Öncelikle kamuoyuna yansıyan şekliyle “ev haczinin” kalkması diye bir durum söz
konusu değildir. Zaten “ev haczi” kavramının kendisi bir kere son derece
yanlıştır. Ev haczi kavramı uygulamada daha çok meskeniyet iddiası çerçevesinde
haline münasip evin haczedilememesi olarak algılanmaktadır. Oysa kastedilen şey
ise bir ev içinde bulunan ev eşyalarının artık haczedilemeyeceğidir. Bilindiği
üzere bir eve hacze gidildiğinde amaç çoğu kez evde bulunan eşyaların
haczedilip satılarak alacaklının alacağını elde etmesi değildir. Çünkü evde bulunan
eşyaların değeri çoğu kez fazla olmamakta hatta muhafaza ve satış masraflarını
dahi karşılamamaktadır. Uygulamada ki amaç “taciz haczi” şeklinde ifade edilen
borçlunun evine belirli aralıklarla gidilerek özellikle beyaz eşyalar ile
koltuk takımlarının haczi suretiyle borçlunun kendisini devamlı baskı altında
hissetmesi böylece borçlunun borcunu ödemesinin sağlanmasıdır.
Peki
gerçekten evde bulunan eşyaların haczi artık mümkün değil midir? Kanun lafzını
incelediğimizde “Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya
süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere,” denilerek bir evde bulunan
bu neviden eşyaların haczedileceği konusunda herhangi tereddüt bulunmamaktadır.
Zaten bugüne kadar bu malların haczi konusunda herhangi bir tereddüt
olmamıştır. Bilakis bu hükmün getirilmesi üzerine, uygulamada, yalnızca bu
malların haczedilebileceği diğer hiçbir ev eşyasının haczedilemeyeceğine yönelik
bir tereddüt oluşmuştur[11]. Bir
ev içinde haczedilemeyecek olan mallar borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile
bireyleri için lüzumlu eşyalardır. Eski metinde “pek lüzumlu eşya” kavramı
kullanılmışken yeni metinde “pek” kelimesi kaldırılmıştır. Ayrıca 89/2 de ifade
bulan “borçlu ve ailesi” yerine ise “borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile
bireyleri” kavramı kullanılmıştır. Acaba
“pek lüzumlu” ifadesi ile “lüzumlu” ifadesi arasında anlam açısından çok büyük
bir değişikliğin olduğu söylenebilir mi? Türkçe dilbilgisi olarak “pek” kelimesi
burada zarf olarak, gereken, beklenen ve alışılmış olandan çok manasında
kullanılmıştı. Dolayısıyla “pek” kelimesinin çıkarılmasıyla kanun koyucunun
amacının bir ev içinde haczedilecek malların sadece “lüzumlu” olmasını yeterli
kabul ettiği sonucu çıkarılabilir[12].
Böylece haczedilemeyecek malların kapsamını genişletmeyi arzuladığı
söylenebilir. Ancak “pek lüzumu” ile “lüzumlu” eşyalar arasında bir ayrım
yapabilmek oldukça güçtür. Bu kavramın içi zaten zamana göre değişkenlik
gösterecektir. Kavramın içinin yargı kararları ve doktrin tarafından
doldurulması gerekir. Pekala aynı mal “pek lüzumlu” olarak kabul edilebileceği
gibi “lüzumlu” olarak da kabul edilebilir. Bunu tespit etmek arasındaki farkı
belirleyebilmek oldukça güçtür. Yeni lafız ile ulaşılabilecek bir yoruma
kolaylıkla eski lafız ile de ulaşılabilmesi mümkündür. Ancak kanun koyucunun
iradesi açısından ev eşyalarının haczinde eskiden olduğu gibi “olmazsa olmaz”
yani “vazgeçilmesi mümkün olmayan” şeklinde değil, aile bireyleri ve aynı çatı
altında yaşayan kimseler için sadece “lüzumlu” oldukları takdirde
haczedilememesini sağlamayı amaçladığı söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında
özellikle beyaz eşyalar açısında artık bunların haczi eskiye oranla daha
güçleştiği söylenebilir. Nitekim İsviçre Hukuku’nda buzdolabı ve radyo eski
içtihatlarda lüks sayılırken, artık vazgeçilmesi mümkün olmayan eşya olarak
kabul edilmektedir. Aynı şeyi oturma
grupları açısından da söylenebilmesi mümkündür. Bunların birden fazla olması
durumunda ancak bunlardan birisinin haczi mümkündür. Yeni hükümler bu çerçevede
yorumlanmalıdır. Eski ve satılacak değeri olmayan evdeki halı, perde, yemek
masası gibi eşyalar ile muhafaza giderleri satış bedelini ancak karşılayacak
eşyalar haczedilmemeli, icra memurunun haczi yaparken alacaklı ve borçlu
arasındaki menfaatler dengesini gözetmeli ve buna göre takdir yetkisini
kullanmalıdır[13].
Ancak çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, televizyon konusunda her biri
hakkında ayrı ayrı değerlendirmeler yapmak gerekir. Toptancı bir yaklaşımla
bunların artık haczedilemeyeceği söylenmemelidir. Örneğin radyo bilgi aracı ve
doğal afetler hakkında hemen bilgi alınabilmesi açısından haczedilmeyeceği
kabul edilmektedir. Bir evde hem radyo, hem de televizyon var ise kanaatime
göre artık icra müdürünün bunlardan birisini haczedebilmesi gerekir.
Diğer
lafız değişikliği ise “borçlu ve ailesi” yerine ise “borçlu ve aynı çatı
altında yaşayan aile bireyleri” kavramının kullanılmasıdır. Bu hükümde zaten
yargı kararları ve doktrin tarafından kabul edilen aile bireyleri kavramının
geniş algılanması gerektiği görüşünün kanuna eklenmesinden ibarettir[14].
Bu açıdan kan bağına göre değil aynı çatı altında yaşamaya göre daha doğru bir
tanımlama olmuştur. Bu nedenle aynı çatı altında yaşayan borçlunun annesinin,
babasının, kayınbabası ve kayınvalidesinin, gelin ve damat, yeğen aile bireylerinden
sayılacak ve onlar için lüzumlu mallarda haczedilemeyecektir.
İİK
m. 82’de yapılan bir değişiklik ise; haline münasip ev haczinde parantez içinde
düzenlenen, evin kıymetinin fazla olması halinde bedelinden borçluya haline
münasip ev alabilecek miktarın bırakılması ifadesinin kaldırılmasıdır. Bunun
sebebi kanuna eklenen ek 3. fıkra ile bu durumun genel bir düzenleme şeklinde
diğer bazı maddeleri kapsayacak şeklinde düzenlenmesidir. Bunun dışında madde
de yapılan bir değişiklik bulunmamaktadır.
İİK’nun
82 maddesinin birinci fıkrasının 13 numaralı bendine öğrenci burslarının
haczedilemeyeceği eklenmiştir. Öğrenci bursları 5102 sayılı Yüksek Öğrenim
Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanun’un 4 maddesinin ikinci
fıkrasında bulunan hükme göre[15]
tamamen haczedilmemekte, özel kurum ve şirketlerin öğrencilere vermiş olduğu
burslar ise bu madde kapsamına girmemekteydi. İşte kanunda bir değişikliğe
gidilerek artık hem devlet tarafından, hem de özel kurumlar ve kişiler
tarafından verilecek bursların haczedilemeyeceği kanunda yer almıştır.
İİK’nun
82. maddesinde yapılan değişikliklerin en önemlisi maddeye eklenen yeni 3.
fıkradır. Buna göre “Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı
bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden
haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya
bırakılmak üzere haczedilerek satılır.”. Bu yöndeki bir düzenleme daha önce
mesken haczi konusunda öngörülmüştü. Sadece mesken haczi konusunda konulan bu
kuralın diğer maddeler içinde uygulanıp uygulanamayacağı sorun teşkil etmiş ve
Yargı kararlarına da yansımıştır. Yargıtay istikrarlı bir şekilde mesleki
eşyanın haczedilmezliği kuralının kamu düzeninden olduğu bu nedenle kıymetinin
fazla olması halinde dahi eşyanın haczedilemeyeceğine hükmetmiştir[16]. Buna
rağmen uygulamada icra müdür ve memurlarının mesken haczi için konulan bu
kuralı diğer maddeler içinde uyguladıkları görülmüştür. Bu madde hükmü çoğu kez
şikayet edilmediği yargı önüne taşınamamış
ve sanılanın aksine bu durum yerleşik bir görüş gibi algılanmıştır. İşte
eklenen bu fıkra ile bu karmaşaya son verilmek istenmiştir. Buna göre birinci
fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin
fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını
karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır. Ancak
atıf yapılan bu maddeler yine sınırlı şekilde sayılarak düzenlenmiştir. Bunun
anlamı atıf yapılan maddelerin dışında icra memurunun bu kuralı uygulamasının
mümkün olmamasıdır. Özellikle eski kanun döneminde yalnızca mesken haczi için
konulan bu hükmün mesleki eşyanın haczinde uygulanmasının mümkün olmadığını
belirttiğine göre aynı yorum yöntemi halen devam edecektir. Sadece uygulama
kapsamı genişlemiştir. Bu anlamda artık mesleki eşyanın haczinde o mesleki
eşyanın bedelinin fazla olması durumunda satılarak haline münasip kısmı
ihtiyacını karşılaması için borçluya bırakılabilecektir (m.89/I-2). Bu durum
borçlunun çiftçi olması durumundaki zaruri arazi ve çift hayvanları ve nakil
vasıtaları içinde geçerli olacaktır. Böylece uygulamada yanlış bir şekilde
yapılan traktör hacizlerinde kıymeti fazla traktörün satılarak bir kısmının
borçluya bırakılması durumu da yasallaşmış olacaktır. Bu birinci fıkranın bağ
ve bahçe yetiştiriciliğini düzenleyen 7 bendinde ve mesken haczini düzenleyen
12. bendinde de geçerli olacaktır. Ancak dikkati çekmek istediğim husus bu fıkranın
3. bend için uygulanamayacağıdır. Yani borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile
bireyleri için lüzumlu eşyanın haczinde, eşyanın değerinin fazla olması halinde
bedelinden münasip bir kısmı ihtiyacını karşılayabilmesi için borçluya
bırakılması mümkün değildir. Örneğin bir televizyonun haczinde televizyonun
fiyatının çok yüksek olması durumunda bunun satılarak bedelinin bir kısmının
borçluya daha düşük kıymette televizyon olması bırakılması mümkün olmayacaktır.
Ancak bu söylediğim husus televizyonun haczedilip haczedilemeyeceği tartışması
dışındadır. Eğer televizyon lüzumlu bir eşya kabul edilecek ise tamamı
haczedilemeyecek yok eğer lüzumlu olarak kabul edilmez ise de tamamı
haczedilebilecektir. Bu husus fıkra bir bent 3 anlamındaki diğer eşyalar içinde
geçerli olmalıdır.
İcra
ve İflas Kanunu madde 82’ye eklenen yeni bir fıkra ise haczedilmez malların
niteliğinin tespitinde icra memurunun takdir hakkının olduğunun
vurgulanmasıdır. Bu durumda uygulamada sorun olmuş ve mesken haczi çerçevesinde
yargı kararlarına yansımıştır. Yargıtay’a göre, icra müdürünün borçlunun evinin
haczedilemeyeceğine kendisi karar veremez. İcra müdürünün meskeniyet iddiasında
bulunulan evi haczetmesi bunun üzerine borçlunun evinin haczedilemeyeceğini
icra mahkemesine şikayet etmesi gerekirdi[17]. Bu
uygulama teorik açıdan doğru olmasa bile pratik açıdan ihtiyaçları karşılaması
sebebiyle isabetli olarak görülüyordu[18].
Ancak öteden beri doktrin tarafından eleştirilen Yargıtay’ın bu tutumu kanun
değişikliği ile geçersiz hale gelmiştir. Bundan böyle bir malın haczedilip
haczedilemeyeceğine icra memuru karar verecek, bu takdir yetkisi aleyhine olan
taraf ise şikayet yoluna başvurabilecektir.
II-
Mahcuz
Malların Muhafaza Tedbirlerini Düzenleyen 88. Maddede ve Üçüncü Şahsın
Zilyetliğini Düzenleyen 99. Maddede Yapılan Değişikliklerin Değerlendirilmesi
İİK’nun
88. maddesinde yapılan değişiklik ile üçüncü şahsın elinde bulunan taşınır
mallar haczedilince, üçüncü şahsın kabulü halinde üçüncü şahsa yediemin olarak
bırakılır. Bilindiği üzere İİK m. 88,II c. 3’de yer alan “alacaklının
muvafakati ve” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 12.1.2012tarih ve 2010/90, 2012/4
sayılı karar ile iptal edilmişti[19].
Böylece bu husus 6352 sayılı yasa ile Anayasanın iptal kararı ile uyumlu hale
getirilmiştir.
İİK’nun
88. Maddesini, 99. Maddede yapılan değişiklik ile birlikte değerlendirmek
gerekir. İİK’nun yeni 99. maddesinde daha önce mevcut olmayan iki durum düzenlenmiştir.
Buna göre haczedilen şeyin üçüncü şahsın elinde olması durumunda bu kişinin
yedi eminliği kabul etmesi halinde muhafaza altına alınamaz. Bu düzenleme 88.
maddenin az önce bahsettiğimiz düzenlemesi ile aynıdır. Kanun koyucunun iki
aynı hükmü farklı maddelerde düzenlemesi gereksiz olmuştur. Diğer bir yenilik
ise istihkak davasının açılması durumunda haczedilen mala ilişkin olarak
takibin durup durmayacağının hakimin takdirinden çıkartılmasıdır. Buna göre madde
99’a göre alacaklı tarafından açılan istihkak davasında dava sonuçlanıncaya
kadar haczedilen malın satışı yapılamayacaktır. Mülkiyet karinesi lehine olan
3. Kişinin elinde haczedilen malın istihkak davası sonuçlanıncaya kadar
satılamayacağı kuralı yerinde bir düzenleme olup mülkiyet hakkını da koruyucu
mahiyettedir.
İİK’nun
88. maddesinde yapılan bir diğer değişikliğe göre; Türkiye’nin taraf olduğu
uluslararası andlaşma hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yabancı devlet başkanı,
parlamento başkanı, hükümet başkanı veya hükümet üyelerini taşıyan ulaşım
araçları, bu kişiler Türkiye’de bulundukları sürece, muhafaza altına alınamaz
ve yediemine bırakılamaz. Dikkat edilirse burada araçların haczi mümkün olup
muhafaza tedbirinin uygulanması yasaklanmıştır[20].
Bu maddeyi de İİK m. 32 ve 42 ile birlikte değerlendirmek gerekir. İİK m. 32’ye
göre “Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz”. Ayrıca İİK m.
42’ye göre ise “Yabancı devlet aleyhine başlatılan ilamlı icra takiplerine
ilişkin icra emrinde uluslararası antlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borçlu
devlete ait olan mallar hakkında cebri icra yapılabileceği hususu ayrıca ihtar
edilir”.
Bu
konuda diğer bir değişiklik ise haczedilen malların muhafazasının lisanslı
yediemin depolarının bırakılacak olmasıdır. Uygulamada bazı yediemin
depolarının gerekli altyapı ve donanıma sahip olmadan uygunsuz fiziki ortamlarda
hizmet verdiği, bu depolarda bulunan malların muhafazasında ve denetiminde
büyük zorluklar yaşandığına yönelik şikâyetler bulunmaktaydı. Ayrıca,
uygulamada yasal bir düzenleme bulunmaması nedeniyle denetimsiz çalışan
yediemin depolarına hukukî bir altyapı hazırlanması ve bu depoların daha
verimli işletilebilmesi amacıyla, hacizli malların Adalet Bakanlığına ait
yediemin depolarında veya bu Bakanlık tarafından işletme yetki belgesi verilen
gerçek veya tüzel kişilere ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilmesi
hükme bağlanmaktadır[21].
Bu maddeyi de geçici 11 ile birlikte değerlendirmek gerekir[22].
İİK’nun
88. maddesine eklenen son fıkra ile uygulamada bulunan bir sorun halledilmeye
çalışılmıştır. Buna göre icra müdürlüklerinin talebi üzerine kolluk kuvvetleri
tarafından yakalanan araçlar, en geç üç iş günü içinde en yakın icra
müdürlüğüne teslim edilir. Aracı teslim alan icra müdürlüğü, aracın
yakalanmasını isteyen icra müdürlüğüne bildirimde bulunur. Böylece hacizli
motorlu araçların kolluk kuvvetleri yakalanması durumunda, aracı uygun
koşullarda muhafaza edebilmek amacıyla, teslimin deposu bulunan en yakın icra
müdürlüğüne yapılması amaçlanmıştır.
III-
Borçlunun
3. Kişilerde Bulunan Mal ve Alacaklarının Haczini Düzenleyen 89. Maddede
Yapılan Değişiklikler.
Uygulama
açısından son derece büyük bir problem teşkil eden haciz ihbarnamelerinin
şubelere tek tek ihbar edilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır[23].
Buna göre artık “Haciz ihbarnamesi, borçlunun hak ve alacaklarının
bulunabileceği bir tüzel kişinin veya müessesenin şubesine veya tüm şubelerini
kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilir. Haciz ihbarnamesinin tebliğ
edildiği merkez, tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda
bulunmakla yükümlüdür.”.
Bu
değişiklikten sonra haciz ihbarnamesi bir tüzel kişinin tüm şubelerini
kapsayacak biçimde merkezine gönderilirse, beyanda bulunma yükümlülüğü sadece
ihbarnamenin yapıldığı merkeze ait olmayıp, tüm şubeler araştırılarak cevap
verilmelidir. Bu hüküm özellikle bankalar açısından önemlidir. Bankaların
verecekleri cevabın tüm şubeleri kapsayacak şekilde olması gerekir. Ancak
ihbarname sadece merkez veya şubeye gönderilmiş ise bu takdirde beyanda bulunma
yükümlülüğü sadece merkez veya şube esas alınarak yapılacak tüm şubeler dikkate
alınmayacaktır. Bu yüzden gönderilecek ihbarnameleri dikkat edilmesi gerekir.
Merkeze veya bölgeye bağlı tüm şubeler konusunda bilgi istendiği özellikle
belirtilmelidir. Aksi takdirde istenilen cevap ve ona bağlı yaptırım söz konusu
olmayabilir.
D- SATIM KONUSUNDA
YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
6352
sayılı kanun ile İcra ve İflas Kanununun satımı düzenleyen maddelerinden olan
m.106, m.110, m.112, m.114, m.115, m. 116, m. 118, m.124, m.126, m. 129,
m.150/e, m. 243 maddelerinde değişikliklere gidilmiştir. İcra ve İflas
Kanununun en çok değişen hükümleri aslında bu bölümdedir. Bu değişikliklerin
genel amacı satım isteme sürelerinin kısaltılması, satımların elektronik
ortamda yapılması ve ihale bedelinin daha aşağı bir orana çekilmesidir.
İİK’nun
106. Maddesine göre satım isteme süresi, haczolunan mal taşınır ise hacizden
itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını
isteyebilir. Bu hüküm ile birlikte alacaklıların haciz olunan malları bir önce
satışını istemelerinin sağlanması hedeflenmiştir. Bu hükmün m. 110 ile birlikte
değerlendirilmesi gerekir. Buna göre süresinde satış istenmez ise haciz kalkar.
Aynı şekilde satış istenmesine rağmen daha sonra geri alınıp aynı süre içinde
yenilenmez ise veya satış giderleri 15 gün içinde depo edilmezse yine o mal
üzerindeki haciz kalkacaktır. Satış talebinin geri alınmasından sonra acaba
süre yeniden mi başlayacaktır yoksa kalan süreden devam mı edecektir? Yargıtay
eski kararlarında yeni bir satış isteme süresinin başlayacağını savunmaktaydı[24]. Doktrin
tarafından bu husus eleştirilmiş ve satım isteme sürelerinin taraflar
bakımından kesin olması nedeniyle sürenin yeniden başlamaması gerektiğini savunulmuştur[25].
Ancak Yargıtay’ın yeni kararlarında, yeni bir satış süresinin işlemeyeceğini
kabul etmektedir[26].
Aksi halde satış isteme sürelerinin hak düşürücü olmasının bir anlamı kalmaz.
Sürenin
geçmesi ile haciz düşer icra takibi ve takip dosyası derdest kalmaya devam
eder. Bu sebeple haciz kalkmış olsa bile daha sonra hacizden önceki işlemleri
yenilemeye gerek kalmadan, sadece haciz talebinin yenilenmesi yeterli
olacaktır. Ancak Yargıtay’ın burada 78. Maddenin beşinci fıkrasına göre
yenileme talebini gerekmediği ve bunun borçluya tebliğine gerek olmadığı
yönünde kararları bulunmaktadır[27].
Ancak kanaatimizce süresinde satış istenmemesi üzerine haciz kalktığı için
alacaklının yenileme talebinde bulunması ve bunun borçluya tebliğ gerekmektedir[28].
İİK’nun
112. Maddesine göre, taşınır mallar satış talebinden nihayet
“iki ay” içinde satılır. Bu şekilde icra müdürünün 3 ay içinde satımı
gerçekleştirme süresi satım isteme süresine paralele biçimde kısaltılmıştır. Bu
süre düzenleyici bir süre olup icra dairesine hitap etmektedir. İcra memurunun
sürenin geçmesinden sonra da yapmış olduğu satış geçerlidir.
6352
kanun ile satımın elektronik ortamda da yapılabilmesi mümkün hale gelmiştir.
Buna göre satımı 3 aşaması bulunmaktadır.
1.
Aşama:
Artırmaya hazırlık aşaması
Satış
ilanının elektronik ortamda yapılabilmesi imkanı getirilmiştir.(m.114). Böylece
malın gerçek değerinde satılmasını sağlanabilecektir.
2.
Aşama:
Elektronik ortamda teklif verme aşaması
6352
sayılı yasa ile birlikte artık alıcı ihalenin yapıldığı yere gelmeden satılığa
çıkarılan malı satın almak üzere elektronik ortamda pey ileri
sürebilecektir.(İİK m. 114). Ancak elektronik ortamda pey sürebilmek için bir
teminat yatırma zorunluluğu artık taşınırlar içinde getirilmiştir.
Elektronik
ortamda teklif verme, birinci ihale tarihinden on gün önce başlar, ihalenin
tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer; ikinci ihalede ise
elektronik ortamda teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci gün başlar, en
az on gün sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki
gün sonunda sona erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler haczedilen malın
tahmin edilen kıymetinin yüzde ellisinden az olamaz; teklif vermeden önce,
haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde teminat
gösterilmesi zorunludur.
3.
Aşama:
Fiziki olarak satışın yapılması
Fiziki
satış elektronik ortamda teklif edilen en yüksek bedel üzerinden başlayacaktır.
Satışa çıkarılan taşınır üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarıdaki
fıkrada yazılı oranda ise, artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve
teminat aranmaz. Bu husus 6352 sayılı Kanunla açıklığa kavuşturulmuştur.
Satımın
gerçekleştirilebilmesi için bedelinin malın tahmin edilen bedelinin yüzde
ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o
malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla
olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını
aşması gerekir.
Malın
tahmin edilen bedeli icra memuru tarafından belirlenir. Buna karşı genel
hükümlere karşı ikayet yoluna başvurlabilir. Ancak taşınmaz satımındaki kıymet
takdirine itiraz hükmü burada uygulanmaz(İİK m. 128/a).
Eğer
alıcı çıkmaz veya istenilen miktara ulaşmaz ise satış icra memuru tarafından
geri bırakılır.
İkinci
artırmaya geçilir. İkinci artırmada aynı şekilde birinci artırmadaki usul ile
yapılır. Ancak ikinci ihalede alıcı çıkmaz ise veya bu madde de yazılı şartlar
gerçekleşmez ise satış talebi düşer.
Satım
bedelinin ödenmemesi halinde icra müdürü artık ihale kararını kendiliğinden
kaldırır. Taşınır malın ihalenin kaldırılmasından sonra tamamlayıcı ihale
yapılması artık mümkün değildir. Çünkü 116. Madde yürürlükten kaldırılmıştır.
Tamamlayıcı ihalenin kaldırılması isabetli olmamıştır. Bundan sonra satım
bedelinin ödenmemesi halinde icra memuru ihaleyi feshedecektir.
[1]Dr. Hakan Albayrak, Çukurova Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Ana Bilim Dalı öğretim üyesi
[2] Pekcanıtez,
Hakan / Erişir, Evrim: 6352 sayılı
Kanunla İcra ve İflâs Kanununda Yapılan Değişikliklerin Zaman itibariyle
Uygulanması, İnternet adresi: http://www.ankarabarosu.org.tr/Detay.aspx?SYF=7386.
[3] Pekcanıtez/Erişir,
http://www.ankarabarosu.org.tr.
[4] Pekcanıtez/Erişir,
http://www.ankarabarosu.org.tr.
[5] Pekcanıtez/Erişir,
http://www.ankarabarosu.org.tr.
[6] Kuru,
Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004,s. 444; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz,
Ejder: İcra ve İflas Kanunu, Ankara 2012, s. 271.
[7] Avukatın yazıhanesindeki yazı makinesi
ve kitapları haczedilemez; arzuhalcinin yazı makinesi, pazar yerlerini takip
eden seyyar satıcının beygiri, ayakkabı tamircisinin veya terzinin dükkanındaki
dikiş makinesi haczedilemez. Bir yargı kararına göre fırıncının hamur karma
makinesi haczedilemez (12. HD. 15.1.2001, E: 2000/19967, K. 2001/63) (Kuru-El Kitabı, s. 444).
[8] Y. 12. HD. E: 2009/23870, K:2010/5820,
T. 9.3.2010.
[9] Y.12. HD. E:2011/11722, K:2011/30664,
T.26.12.2011.
[10] Pekcanıtez,
Hakan/Atalay, Oğuz/Özkan, Sungurtekin, Meral/Özekes, Muhammet: İcra ve İflas Hukuku,
Ankara 2012, s. 278.
[11] Pekcanıtez
/Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 278.
[12] Pekcanıtez
/Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 278.
[13] “Maddeyle, alacaklı ile borçlu
arasındaki menfaat dengesinin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin korunması,
haczinde ekonomik yarar bulunmayan ya da muhafazasında ve satışında güçlük çekilen
eşyaların hacizlerinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Düzenlemeye göre, ekonomik
faaliyeti sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini
sürdürebilmesi için gerekli her türlü eşya, borçlu ile aynı çatı altında
yaşayan aile bireyleri için gerekli her türlü eşya ile öğrenci bursları ve
diğer kanunlarda haczi yasaklanan mal ve hakların haczedilemeyeceği hükme
bağlanmaktadır. Ayrıca, icra memurunun mal ve hakların haczi konusunda
değerlendirme ve takdir yetkisine sahip olduğu açıkça belirtilmek suretiyle
uygulamada karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.” (Hükümet
Gerekçesi m.9).
[14] “Borçlu ile birlikte yaşayan ve aynı
evde oturan damat ile evli kızı aile efradından sayılacağından mesken
ihtiyacının tetkikinde kızın ve damadın durumunun da gözönünde tutulması icap
eder” (İİD. 13.5.1954,1988/2307, Ulukapı,
Ömer/Akcan, Recep: Kayakçalı, İçtihatlı İcra ve İflas Kanunu ve ilgili
Mevzuat m. 82)
[15] 5102 sayılı Kanun m.4: “Yüksek
Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunca verilen burs-kredi ve nakdi yardımlar
haczedilemez.”
[16]
“Mesleki eşyanın haczedilmezliği mutlak bir yasa kuralı olduğundan, yorum veya
kıyas yoluyla da olsa mahcuzun satılarak bedelinden daha ucuzunun alınması için
borçluya para ayırıp kalanının alacaklıya ödenmesine karar verilemez.”
denilmektedir. Bunun eleştirisi aşağıda yapılacaktır. (Y. 12. HD. E:
2009/23870, K:2010/5820, T. 9.3.2010). Aynı
yönde daha eski bir karar için bkz.; 12. HD. 6.5.2003,K.7542/10260, Kuru-El Kitabı, s. 443, dn. 8a)
[17]
HGK,31.03.2004, 2004/12-202, 2004/196;
12 HD. 23.10.2007, K: 16268/19290; HGK.10.06.2009, 12-213/244.( Akkaya, Tolga: İcra Memurunun
Haczedilmezlik Kurallarını Kendiliğinden Dikkate Alıp Alamayacağı Sorunu,
DEÜHFD C.11, Özel Sayı:2009, s. 845-866).
[18] Kuru-El Kitabı, s. 448.
[19] RG 19.5.2012 sa.28297.
[20] Kuru,/Arslan/Yılmaz, İcra, s. 292.
[21] Hükümet Gerekçesi m. 10.
[22] Bkz.; Geçici madde 11 ile
yapılan açıklamalar.
[23]
Yargıtay’ın vermiş olduğu bir karara göre bildirimin hesabın bulunduğu şubeye
yapılması gerekir. Genel müdürlük seviyesinde
yapılan bir ihbarnameye durumunda buna cevap verilmemesi yasada öngörülen
yaptırımların uygulanmasına olanak vermez. (12. HD. 16.11.2007, 18625/21364,
MİHDER 2008/2, s. 545).
[24] 12. HD. 10.04.1986,
9897/4192.
[25] Pekcanıtez /Atalay/Özkan- Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku,
s. 345; Kuru,/Arslan/Yılmaz, İcra,
s. 306.
[26] 12.HD. 10.04.1996
4713/4953(Pekcanıtez /Atalay/Özkan-
Sungurtekin/Özekes: İcra ve İflas Hukuku, s. 345)
[27] 12. HD.24.1.2006,
2005-23472/239(Legal HD 2006/12, s. 3815,3816).
[28] Kuru,/Arslan/Yılmaz,
İcra, s. 307.
1 yorum:
Teşekkürler.
Yorum Gönder