27.12. 2011 TARİHLİ PRATİĞİN CEVAPLARI
OLAY 1-
C1-Burada ibraz süresinin geçmesi sebebiyle kambiyo alacağı sona ermiştir. Dolayısıyla kambiyo senetlerine mahsusu haciz yoluna başvuramaz. Ancak genel haciz yoluna başvurmasında bir engel bulunmamaktadır.
C-2- Genel Haciz yolu ile takipte itiraz üzerine takip durmaktadır. Bunun üzerine alacaklı kesin kaldırılması yoluna gidebilmesi için elinde m. 68 anlamında belgelerden birisinin bulunması gerekir. Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşlere göre ibraz edilmemiş çek “adi senet” sayılmayıp, üçlü ilişki sebebiyle “havale” ve “yazılı delil başlangıcı” sayıldığından, alacaklı ibraz edilmemiş çeke dayanarak itirazın kesin kaldırılması isteminde bulunmaz[1]. Nitekim Yargıtay’ın görüşleri de bu doğrultudadır;
I- “Takip dayanağı belge TTK2nun 708 ve 720. Maddeleri hükmü gereğince “yasal süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilmediğinden adi havale hükmündedir. Bir başka anlatımla İİK2nun 68. Maddesinde belirtilen borç ikrarına havi bir belge niteliğinde değildir”. 12. HD. T. 26.2.2004; E: 2003/27147, K: 4088
Aynı şekilde bazı unsurları eksik olması sebebiyle “çek” niteliğinde bulunmayan belgelerde çek’in özelliğinden dolayı m. 68’deki belgelerden kabul edilmez
II- “Takip dayanağı belgenin ibraz edilmemesi ve keşide yerinin bulunmaması sebebi ile çekin unsurlarını taşımadığının anlaşılması nedeni ile İİK. 68. maddesindeki belgelerden olmadığının anlaşılmasına göre itirazın kaldırılması isteminin bu nedenle reddine karar verilmek gerekirken zamanaşımı dolduğundan bahisle reddi isabetsiz ve bozmayı gerektirir ise de; istem red edildiğinden, sonucu doğru kararın onanması gerekmiştir.” 12. T. HD. 9.4.1997, E. 4175, K: 4362
III- Takip dayanağı 28.11.2008 keşide tarihli belgede ibraz tarihi olmadığı, TTK.nun 708-720. maddeleri gereğince ibraz edilmemiş olması nedeniyle kambiyo senedi niteliği taşımayıp adi havale hükmünde olduğu, İİK.nun 68/1. maddesi anlamında borç ikrarına haiz belge niteliği de taşımadığından genel haciz yoluyla ilamsız takibe de konu edilmesi mümkün değildir.12. HD. T. 18.4.2011, E: 2011/1894, K. 2011/6831.
C-3- Ahmet itirazın kesin kaldırılmasında başarılı olamayacağından dolayı süresi içinde itirazın iptali davasına başvurması gerekmektedir. İtirazın iptali davasında Ahmet her türlü delilini inceletebilir. Bunun yazılı delil başlangıcı olduğunun kabulü ile Ahmet tanıkta dinleterek alacaklı olduğunu ispat edebilir.
C4- Aynı şekilde zamanaşımına uğramış kambiyo senedine dayanarak itirazın kesin kaldırılması talep edilemez. Çünkü başvurulan takip şekli kambiyo senedinin niteliğini ve alacağa ilişkin zamanaşımı süresini değiştirmez[2]. Zamanaşımına uğramış bono doktrinde de Yargı kararlarında da yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmektedir[3].
Yargıtay’ın da görüşleri bu doğrultudadır.
I- “Alacaklı vekilinin temyiz itirazları yerinde değilse de, takip konusu belgeler bono niteliğindedir. Bu bonolara dayanılarak genel haciz yoluyla takip yapılması senetlerin niteliğine etkili değildir. Bonoların vade tarihi ile takip tarihi arasında 3 yıldan fazla zaman geçmiş, zamanaşımı gerçekleşmiştir. İtirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi bu bakımdan doğrudur. Ancak icra takibinin devamına denilmek suretiyle çelişkili hüküm kurulmuştur. Bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.” 12. HD. T. 26.9.1995, E: 11957, K: 12131.
II- “Davalının borçlu, davacının lehdar durumunda bulunduğu, 15.10.1999 tanzim ve 25.2.2000 vade tarihli, "nakden" kaydını içeren sözkonusu bononun, Türk Ticaret Kanunu'nun 661. maddesinde öngörülen üç yıllık zamanaşımı süresinin daha önce dolması nedeniyle, takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğu açık ve çekişmesizdir. Dava dilekçesinde de,bononun zamanaşımına uğramış olması nedeniyle, icra takibinin genel haciz yolu ile yapıldığı belirtilmiştir. Davalı, zamanaşımına uğrayan bonodaki imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. Belirtilmelidir ki; Türk Ticaret Kanunu'nun 661. maddesi uyarınca zamanaşımına uğramış bir bonoda yazılı alacak, temel ilişkiye dayanılmak suretiyle talep edilebilir. Böylesi bir istemi içeren alacak veya itirazın iptali davalarında, gerek temel ilişkinin varlığını ve niteliğini, gerekse o ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğunu ve alacak miktarını kanıtlama yükümlülüğü, davacı tarafa aittir. Her iki dava türünde de, zamanaşımına uğrayan ve imzası inkar edilmeyen bono, temel borç ilişkisi bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğindedir.”YHGK 2007/13-153, K. 2007/183, T. 4.4.2007.
C-5. Zamanaşımına uğramış bir bono yazılı delil başlangıcı sayılması sebebiyle m. 68’deki belgelerden olmamasına rağmen Eksik unsurlu -örneğin; poliçe, bono, çek sözcüğünü ya da tanzim (keşide) tarihini içermeyen- kambiyo senedine dayanılarak icra mahkemesinden "itirazın kesin olarak kaldırılması" istenebilmektedir. Eğer, unsur eksikliği nedeniyle senet kambiyo senedi niteliğini taşımamasına rağmen, "kayıtsız şartsız borç ikrarını içeriyorsa alacaklı elindeki bu belgeye dayanarak itirazın kesin olarak kaldırılmasını isteyebilir. Örneğin; "poliçe", "bono" sözcüğünü içermeyen kambiyo senedi, "düzenlenme tarihi" bulunmayan bono, a d i s e - n e t sayıldığından bu durumda alacaklı icra mahkemesine başvurup itirazın kaldırılmasını isteyebilmektedir.
Tanzim tarihi bulunmayan bononun İİK’nun m. 68/I’de sayılan belgelerden sayıldığına ilişkin olarak;
I- “Takip dayanağı belge, bononun unsurlarını içermese dahi, borç ikrarını içeren İİK’nun 68. Maddesinde sayılan belgelerdendir. Borçlunun itirazları çerçevesinde bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, belgenin 68. Maddesindeki belgeler niteliğinde olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir”. 12. HD. T. 8.5.2000, E: 6961, K: 7555.
II- İcra takibi genel haciz yoluyla yapılmış olup, dayanak senetteki imze borçlu tarafından inkar edilmemiştir. Bu durum karşısında sözü edilen belge İİK m. 68 maddesinde yazılı borç ikrarını içeren niteliktedir. Takip kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılmadığından tanzim tarihinin bulunmayışı, takip yapanın lehdar olması karşısında duruma etkili değildir. Bu nedenle borçlunun diğer itirazları incelenerek sonucuna göre karar verilmek gerekirken yazılı gerekçe ile “itirazın kaldırılması talebinin reddi” isabetsizdir.” 12. HD. T. 18.3.1997, E:3007, K: 3284.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder