11 Temmuz 2011 Pazartesi

2011- TASARRUFUN İPTALİ DAVASI

I-GENEL OLARAK

Tasarrufun iptali davası, borçlunun üçüncü kişilerle yaptığı, temelde mal kaçırma amacı güdüp alacaklıya zarar vermek kastıyla yapılan hukuki işlem­lerin iptali için, alacaklı tarafından açılan davadır.

Alacaklı davayı kazanırsa, mal üçüncü kişi elinde iken satılır ve alacaklı alacağını malın bedelinden alır.

İptal davasının hem icra hukukunda hem de iflas hukukunda açılması mümkündür.

İptal davası aynî bir dava değil, şahsi bir davadır. Bu davanın amacı ma­lın mülkiyetini borçluya geri getirmek değil, alacaklının, malı sanki borçlununmuş gibi üçüncü kişinin elinde sattırıp alacağını almaktır. Mal üçüncü kişinin elinden çıkmış ise, davanın konusunu üçüncü kişinin malın değeri oranında tazminata mahkum edilmesi teşkil eder. Ancak iptal davası üzerine, üçüncü kişi de malvarlığında ortaya çıkacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada talep edebilir. Fakat hakim iptal davası ile bu davayı ayırarak da, davaya bakabilir.

İptal davası, malı bu üçüncü kişiden almış olan diğer iyi niyetli kişilerin haklarını ihlal etmez; onların kazanımı geçerlidir. Yani dava iyiniyetli 4. Kişiye karşı açılamaz. Ancak 4. Kişi kötüniyetli ise ancak bu dava ona karşıda açılabilir[1].

İflastaki iptal davasında lehine tasarruf yapılan üçüncü kişi ölmüş ise, iptal davası onun mirasçılarına karşı açılır.

İptal davasının maddi hukuktaki butlan ve muvazaa davasından fakları ise şunlardır:

- İptal davası hukuken geçerli bir işleme karşı açılır, oysa butlan ve mu­vazaa davaları hukuken geçersiz bir işleme karşı açılır.

- İptal davasında malın mülkiyetinin el değiştirmesi amaçlanmaz, (mül­kiyet 3. kişide kalmaya devam eder) oysa davalarında malın mülkiyetinin el değiştirmesi amaçlanır (mülkiyet borçluya geçer).

- İptal davası 5 yıllık bir hak düşürücü[2] süreye tâbidir[3], oysa butlan ve muvazaa davaları hak düşürücü süreye tabi değildir[4].

- İptal davası açan alacaklının, davayı açarken borç ödemeden aciz belgesi ibraz etmesi gerekir(özel dava şartı), oysa butlan ve muvazaa davalarında böy­le bir şart söz konusu değildir.

II- İPTALE TABİ İŞLEMLER

Kanun iptale tabi işlemleri üç grup altında düzenlemiştir.

1) Bunlardan birincisi ivazsız tasarruflar (karşılıksız kazandırmalar), ya­ni bağışlardır. Buna göre mutad (alışılmış) hediyeler hariç olmak üzere, ha­cizden veya iflasın açılmasından geriye doğru son 2 yıl içinde yapılan bağış­lar iptale tâbidir.

Örnek; Geriye doğru iki yıl içindeki tasarruflar iptale tabidir. Yani en geç ; 28.04.2009

İflas tarihi (28.04.2011) .

Bu davanın açılabileceği hak düşürücü süre 5 yıldır.

Yani en geç bu dava 28.04.2014. Bu hak düşürücü sürenin başlama tarihi ise tasarufun yapıldığı tarih olup iflas tarihi değildir. Yani hak düşürücü süre 28.04. 2009 tarihinde biter. Ancak tasarruf mesela 28.04.2010 yılında yapılırsa hak düşürücü süre bu sefer 28.04.2015 yılında biter. Bu konuda aşağıda yeniden anlatılmıştır.

Hatta borçlunun yaptığı bazı işlemeler karşılıklı olsa bile bağış sayılmıştır:

-Karı koca ve üçüncü derece kan ve sıhrî hısımlar, evlatlık ile evlat edi­nen arasında yapılan karşılıklı işlemler bağış hükmündedir.

-Borçlunun kendisine veya üçüncü kişi yararına, kaydı hayat şartı ile irat, ölünceye kadar bakma sözleşmesi veya intifa hakkı kurduğu sözleşme­ler iptale tâbidir.

-Borçlunun verdiği şeyin sözleşmenin yapıldığı sıradaki değeri ile ivaz ola­rak kabul ettiği şey arasında orantısızlık bulunduğu sözleşmeler iptale tâbidir.

2) İkinci olarak, borçlunun aciz halinde[5] yaptığı bazı işlemler hacizden
veya iflasın açılmasından geriye doğruya son 1 yıl içinde yapılmış olması
şartıyla iptale tabidir. Bunlar ise:

- Para ve alışılmış ödeme vasıtaları dışında yapılan ödemeler

- Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler

- Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler

- Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere, borçlu tarafından mevcut bir borcu temin etmek için verilen rehinler

Ancak burada, bu tasarruflardan yararlanan üçüncü kişi, borçlunun aciz halinde olduğunu bilmediğini ispat ederse iptal davası reddedilir. Yani bura­da ispat yükü üçüncü kişiye yüklenmiştir.

3) Üçüncü olarak, borçlunun son 5 yıl içinde alacaklıya zarar verme kas­tıyla yapılan hileli işlemler, alacaklı tarafından ispat edildiği takdirde iptale tâbidir.

Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Bu tür İşlemlerin İptal edilebilmesi için:

1-Borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması gerekir.

İspat Kolaylığı Getiren Karineler;

-Borçlu ile tasarruf yapan 3. kişi, borçlunun karı veya kocası[6], usul veya füruu İle üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sihri hısımları, evlat edinenin veya evlatlığı İse borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği kabul edilir[7].

-Ticari işletmelerde ticari işletmelerin tamamını alan[8][9]

2- Alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan işlemlerin iptal edilebilmesi için, iptale tabi bu işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren, beş yıl içinde, borçlu aleyhine haciz veya İflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

3-Tasarrufun alacaklılarına zarar verme kastı ile yapılmış olduğunun davacı alacaklı veya iflas idaresi tarafından ispat edilmiş olması gerekir.

28.04.2011 tarihinde zarar verme kastı ile bir işlem yapıldı.

28.04. 2013 tarihinde iflas veya haciz yolu ile takip yapıldı.

Bu davada hak düşürücü süre 28.04. 2016 tarihidir. Dikkat edilirse bu süre hem hak düşürücü süre hem de haciz ve iflas yolu ile takibin yapılması gereken sürenin son günüdür. Dolayısıyla bu iki süre birbiri ile örtüşmektedir denilebilir.

Bu işlemlerin iptale tâbi olabilmesi için borçlu ile işlem yapmış olduğu üçüncü kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilerek alacaklıla­ra zarar verme kastıyla yapmış olması gerekir. Bunun ispatı alacaklıya aittir. Bu adeta torba bir hükümdür. Diğer ikisine girmeyen her şey buraya sokulabilmesi mümkündür.

Mesela bir kimse arkadaşı olan bir polis memuruna 400 bin Tl’lik evini alacaklılardan mal kaçırmak için tapuda satış göstermek suretiyle evi onun üzerine hiç bedel almadan geçirdiğini düşünün. Ancak tapuda satış olarak gösterildiği ve bedelde ödenmiş gibi yapıldığı için ivazsız tasarruf yoluna gidemiyor olabilirsiniz[10]. Ancak bir polis memurunun normal bir polis maaşı ile 400 bin tl lik evi alması hayatın olağan akışına aykırıdır. O nedenle polis memuru eğer bu evi nasıl aldığını açıklayamaz ise bu tasarruf alacaklılara zarar verme kastından dolayı iptal edilebilir. Bu açıklamayı nasıl yapabilir; polis memuru bunun kendisine miras kalan başka malları satarak aldığını söylüyor ise bunu ispat edebilir, eğer polis memuru piyangodan para çıktığını söylüyor ise bunu ispat etmek zorunda kalabilir, yani polis memuru her türlü delil ile hakimde bu evi kendi parasıyla satın aldığını ispat etmek zorundadır. aksi halde o ev iptale tabi bir tasarruf halinde gelebilir Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Bu tür İşlemlerin İptal edilebilmesi için:

III- TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ TARAFLARI

İptal davası hem hacizde hem de iptalde açıldığı için davanın tarafları da buna göre değişmektedir.

Hacizdeki iptal davasında davacı, takip alacaklısıdır. Ancak davacı alacaklının mutlaka borç ödemeden aciz belgesi ibraz et­mesi gerekir. Bu iptal davası bakımından özel dava şartı teşkil eder. Davalı ise mutlaka borçlu ve onunla işlem yapan üçüncü kişidir. Bunlar davalı tarafta şekli mecburi dava arkadaşı durumundadır.

İflastaki iptal davasını iflas idaresi açar. Elbette ki iflas idaresinden aciz belgesi istenmez. Davalı ise sadece üçüncü kişidir. Bunun sebebi de son derece basittir. Çünkü müflis iflas etmekle tasarruf yetkisi kısıtlanmış dava takip yetkisi de iflas idaresine verilmiştir. İflas idaresi masanın kanuni temsilcisi konumundadır. Dolayısıyla iflas idaresi hem alacaklıların hem de müflisin haklarını korumakla mükelleftir. Yani iflas idaresi hem davacı hem davalı olamayacağı için, iflasta iptal davası yalnızca 3. Kişiye karşı açılır.

IV- TASARRUFUN İPTAL DAVASINDA YARGILAMA USULÜ

İptal davası her şeyden önce bir davadır. Dava olması sebebiyle de zaten bu dava genel mahkemelerde açılır. Her türlü delil kullanılır. Verilen hüküm kesin hüküm teşkil etmeye elverişlidir. Daha önce anlatmış olduğumuz dava teorisi içinde söylenen şeyler burası içinde geçerlidir.

İptal davası, genel yetki kurallarına göre genel mahkemede açılır.(çünkü davadır) Yani, borçlu ile üçüncü kişi aynı yerde ikamet etmekte ise, dava, ikisinin müşterek yerleşim yerinde açılır. Bunların yerleşim yerleri farklı ise, dava bunlardan birinin yerleşim yerinde açılabilir.

Görevli mahkeme ise, kural olarak, genel mahkemeler, yani sulh veya asliye hukuk mahkemesidir. Ancak, iptal davası, hacizdeki istihkak davasına karşı, karşılık dava olarak açılırsa, hem icra mahkemesinde görülür, hem de davayı açan alacaklının aciz belgesi ibraz etmesi gerekmez.

İptal davası basit yargılama usulüne göre görülür.(basit yargılama olduğu için acele işlerden olup iflas halinde dahi iptal davası durmaz.[11])

Hakim bu davada her türlü delili serbestçe değerlendirir. (çünkü davadır). Burada üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan birisi burasıdır. Çünkü burada senetle ispat kuralı uygulanmaz. Yapılan tasarrufun hileli olduğu, ivazsız olduğu, zarar verme kastı gibi durumların ispatı hukuki fiil olmaları sebebiyle tanık dahil her türlü delil ile ispatlanmaları mümkündür.

İptale tâbi tasarruf hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesi istenebilir. İptal davası, işlemin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü bir süreye tâbidir. Beş yıllık iptal davası açması süresi (m.284) ile, İİK m.278,II ve m.279,I'deki (sırasıyla iki, bir yıllık) süreler farklı (ayrı) nitelikte sürelerdir. (bu iki çeşit süreyi birbiri ile karıştırmamak g e r e k i r ) ;

Şöyle ki : İİK m.278,II ve m.279,I'deki (iki ve bir yıllık) süreler, tasarrufun iptale tâbi olma süreleridir. Yani, tasarruf m.278,II'deki iki yıl veya m.279,I'deki bir yıl içinde yapılmış ise, iptale tâbidir. Böyle bir (iptale tâbi) tasarrufun iptali için, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde iptal davası açılabilir (m.284). Buna karşılık, tasarrufun yapıldığı tarih, m.278,II'deki iki yıllık veya m.279,I'deki bir yıllık dönemlerden daha eski bir zamana rastlıyorsa,(m.284'deki beş yıllık dava açma süresi henüz geçmemiş olsa bile) iptal davası açılamaz. Çünkü, tasarruf, iki veya bir yıllık dönemlerden önce yapıldığı için, m.278 veya m.279 hükmüne göre iptale tâbi de ğ i l d i r.

Bunun gibi, m.280,I c.2'deki beş yıllık süre de, iptal davası açma süresi olmayıp, takip talebinde bulunma süresidir. Alacaklı, (m.280,I c.l'e göre) iptale tâbi olan tasarrufun yapıldığı (işlemin gerçekleştiği) tarihten itibaren, beş yıl içinde borçluya karşı icra veya iflâs takibi yapmış ise, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde iptal davası açabilir (m.284).

Alacaklı davayı kaybederse, hukuki işlemin iptale tâbi olmadığı tespit edilmiş olur. Alacaklı iptal davasını kazanırsa, mal üçüncü kişinin elinde satılır, alacaklı alacağını bu malın bedelinden alır.



[1] Davalının, borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi olmaması -dördüncü kişi olması- halinde, hakkında İİK.nun 278. maddesinin değil, İİK. 282. maddesi vasıtasıyla İİK.nun 280. maddesinin uygulanacağı, bu durumda "bu davalının kötüniyetli olduğu"nun davacı alacaklı tarafından kanıtlanması halinde lehine yapılan tasarrufun iptali gerekeceği– 15. HD. 5.7.2006 T. E:2786, K:4194

[2] Dikkat edilirse burada zamanaşımı demiyor hak düşürücü süre diyor; çünkü zamanaşımı resen incelenmez. Oysa hak düşürücü süre resen incelenir. İki süre arsındaki temel fark budur.

[3] İptal davasının, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiği (ve davanın bu süre içinde açılıp açılmadığının mahkemece doğrudan doğruya araştırılacağı)–
17. HD. 19.7.2007 T. E.3044, K:2546 .

[4] Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, muvazaalı işlemin hiçbir hüküm doğurmayacağı ( butlanı ) konusu gerek uygulamada ve gerekse bilimsel görüşlerde oybirliği ile benimsenmiş bulunduğuna; bu nedenle hakimin muvazaayı istek olmaksızın re'sen gözönünde tutması gerektiğine; muvazaa sebebinin ortadan kalkması veya bir zamanın geçmesi ile görünüşteki işlemin geçerli hale gelmeyeceği kuşkusuz bulunduğuna; muvaazanın gerek def'an ve gerekse dava yoluyla herzaman ileri sürülebileceğine, bir başka ifade ile muvazaa iddialarında zamanaşımı sözkonusu olmadığına göre ( Kenan Tunçomağ - Türk Borçlar Hukuku - İclt: 1, Genel Hükümler, Sayfa: 300 vd., özellikle dipnotile ilgili metin ve bu dipnotta anılan eserler ), ( Becker - Borçlar Kanunu Şerhi - 87 ), (YHGK; E. 1981/1-497, K. 1983/719, T. 22.6.1983)

[5] Burada aciz halinden kasıt borçlunun pasifinin aktifinden fazla olmasıdır(Kuru, El kitabı, s. 1203).

[6] "Borçlu" ile "eşi" arasındaki tasarrufların -İİK. 278/III-1 uyarınca- iptale tabi olduğu” 17. HD. 1.7.2007 T. E.3422, K:252

[7] "Borçlu" ile "baldızı" arasındaki tasarrufların -İİK. 278/III-1 uyarınca- iptale tabi olduğu–15. HD. 26.1.2005 T. E:2004/4752, K:262

[8] Bir ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamının veya önemli bir kısmının -örneğin; borçlu şirketin tek malvarlığı olan taşınmazının ya da borçlu şirket adına kayıtlı iki kamyonun veya borçluya ait bir otobüsün- devir veya satışı halinde davalı satın alanların, borçlunun ızrar kastını bildiklerinin karine olarak kabul edileceği, alacaklı lehine olan bu karinenin aksinin borçlu tarafından kanıtlanması gerekeceği– 17. HD. 25.10.2007 T. E:3041, K:3211.

[9] Tasarrufa konu edilen araç, "kamyon" olup ticari işletme niteliğinde bulunduğundan, kıyasen uygulaması gereken İİK.nun 280/IV uyarınca "ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya bir kısmını devir veya satın alan kişinin borçlunun alacaklılarının ızrar kastını bildiği, borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiği" kabul olunacağından, davalı alıcının bu yasal karinenin aksini isbat edememesi ve ayrıca Borçlar Kanununun 179. maddesi uyarınca da işletmenin alacaklılarına karşı sorumlu olacağından, mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği– 15. HD. 29.11.2001 T. E:5078, K:5528

[10]Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki satışın "gerçek" bir satış ve ödenen satış bedelinin "gerçek" bir satış bedeli olduğunun -dosyadaki banka dekontundan ya da bankanın cevabi yazısından- anlaşılması halinde, açılmış olan tasarrufun iptali davasının reddi gerekeceği” 17. HD. 23.10.2007 T. E:3598, K:3170.

[11] Kuru, Baki: İcra Hukuku El Kitabı, s. 1215.


HAKAN ALBAYRAK

6 yorum:

Avukat süleyman Keser dedi ki...

harika bilğiler için teşekkürler

Levent Karakaya dedi ki...

Sayın Hocam

Buna karşılık, tasarrufun yapıldığı tarih, m.278,II'deki iki yıllık veya m.279,I'deki bir yıllık dönemlerden daha eski bir zamana rastlıyorsa,(m.284'deki beş yıllık dava açma süresi henüz geçmemiş olsa bile) iptal davası açılamaz. Çünkü, tasarruf, iki veya bir yıllık dönemlerden önce yapıldığı için, m.278 veya m.279 hükmüne göre iptale tâbi de ğ i l d i r.

Yukarıda belirtiğiniz durumda bir davam var.Tasarruf 2005 yılında yapılmış icra takibi 2008 yılında olmuş taraflar enişte kayınbirader tam da sizin belirttiğiniz gibi yargıtay kararı aramaktayım.Yardımlarınızı rica ederim.

hakan dedi ki...

sayın değerli hukukçu hocama benimde bir sorum olacak. yardımcı olursa çok memnun olur çok teşekkür ederim. yapsat yapmaya çalışan küçük çaplı iş adamıyım. ancak çok zor günler hatta yıllar geçiriyorum. yapı kredi bankasına on bin lira civarında olan borcum avukata devredildi. yaklaşık 6 7 ay önce gelen ödeme emriyle avukatla irtibata geçtim ama ödeme gücümün olmadığını zaman tanınırsa ilerde ödeyeceğimi şifayen telefonda söyledim. bu gecen 6 7 aylık süre içerisinde ben 4 adet daireyi arsa sahiplerinden alıp aynı gün içerisinde ev sahiplerine devrettim. tamamen iyi niyetli olan bu alıcılarla hiç bir akrabalık bağım olmadığı gibi ödemelerini ya malzeme karşılığı yaptılar ya banka yoluyla yaptılar. hatta en son satın alan kişi ödeme güçlüğü çektiği için bir kısım alacağımı ( senet) avukat yardımıyla icra takibi yaparak ancak icra olmadan tahsil ettim. bu satışımı tapu kayıtlarında gören yapı kredinin avukatı mal kaçırdığım gerekçesiyle tasarrufu iptal davası açacağını söylüyor. bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim sonuç ne olur acaba. teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.

Tasarrufun İptali Davası dedi ki...

Tasarrufun İptali Davası

Tasarrufun İptali Davaları dedi ki...

Buradanda detaylı bilgilere davalara ulaşabilirsiniz

Unknown dedi ki...

Merhabe efendim benim sizden bir ricam var kamu yönetimi 4. Sınıf öğrencisiyim. Öğretim elemanı bize iptal davası konusunu örnek olay etrafında anlatın dedi siz açaba bu konu ile ilgili dava örnek olay söyleyebilir misiniz